HAC AYETLERİ VE HACCIN YAPILIŞI

Hac sözlükte "kastetmek, yönelmek" anlamına gelen bir kelimedir. Fıkıh terimi olarak ise hac, "Mekke şehrindeki Kâbe'yi ve civarındaki kutsal sayılan özel yerleri, özel vakit içinde, usulüne uygun olarak ziyaret etmek ve yapılması gereken diğer menâsiki yerine getirmek" demektir. Bunların hepsine birden hac törenleri anlamında "menâsikü'l-hac" denir.


AYETLER:

"Yoluna gücü yetenlerin evi (Kâbe) hac ve ziyaret etmeleri, insanlar üzerinde Allah'ın bir hakkıdır" (Âl-i İmrân 3/97)


"Başladığınız hac ve umreyi Allah için tamamlayın. Alıkonursanız, kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar, başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması,ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, hacca kadar umreden faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana, hac esnasında üç gün ve döndüğünüzde yedi gün, ki o tam on gündür oruç tutmak gerekir. Bu, ailesi Mescidi Haram'da oturmayan kimseler içindir. Allah'tan sakının ve Allah'ın cezasının şiddetli olacağını bilin". BAKARA:196


"Hac mevsiminde( ticaret yaparak) Rabbinizden gelecek bir lütfu (kazancı) aramanızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp akın ettiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz " BAKARA: 198

"Bundan sonra insanların vakfe edip döndüğü Arafat’tan siz de vakfe edip dönünüz. Duanın, niyazın kabul olduğu yerlerde Allah’tan koruma kalkanına alınmanızı, bağışlanmanızı isteyin. Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir." BAKARA:199


"Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye döneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın..." BAKARA:200


"Bir de sayılı günlerde (kurban bayramı 2. /3. /4. günleri) Allâh'ı zikredin (tekbir getirin). Kim iki gün içinde aceleyle işini bitirirse ( Mina’dan Mekke’ye dönmek isterse) bir suç yoktur. Kim tehir ederse ona da suç yoktur. Bu korunan kimse içindir. . . Allâh'tan korunun (yaptıklarınızın sonucunu kesinlikle yaşatacağı için) ve iyi bilin ki muhakkak sonunda O'na haşrolacaksınız." BAKARA:203



HADİSLER

"Kim Allah için hacceder de (bu esnada, Allah'ın rızâsına uymayan) kötü söz ve davranışlardan ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsa, (kul hakkı müstesna) annesinin onu doğurduğu günkü gibi (günahlarından arınmış olarak hacdan) döner" (Buhârî, “Hac”, 4; Müslim, “Hac”, 438) buyurmuştur.































haccın yapılışı foto resim video






hac nasıl yapılır












Mina, Hz.İbrahimin Hz.İsmail'i kurban etmek için getirdiği yeri olarak tarif edilen beyaz küçük yapı




Hac Bölgesi fotoları için:

http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/




TARİHÇE


İslâmiyet'in beş esasından biri olan hac, hicretin IX. yılında farz kılınmıştır. Haccın farz olduğu hükmü, Kur'ân-ı Kerîm ve Sünnet'te bildirilmiş ve bu hüküm konusunda Müslümanların görüş birliği (icmâ) gerçekleşmiştir.


Haccın sebebi ve namazlarda kıblegâhımız olan Kâbe, yeryüzünde Allah'a ibadet için yapılan ilk binadır. Allah'ın emri ile Hz. İbrâhim ve oğlu Hz. İsmâil tarafından Mekke'de yapılmıştır. İnşaat tamamlandıktan sonra, Cibrîl (a.s.) tavafın ve haccın nasıl yapılacağını fiilen göstermiş; Hz. İsmâil de bunu Hicaz halkına ögretmiştir. Hz. İbrâhim'den sonra müşrikler tarafından haccın zamanı ve eda edilişi üzerinde yapılan tahrif ve değişiklikler, Resûl-i Ekrem'in Vedâ haccındaki uygulaması ile tekrar aslî haline dönmüştür. Hz. Peygamber bu haccında İslâmî haccın nasıl yapılacağını amelî olarak göstermiş, hataları düzeltmiş ve "Hac menâsikini benden alın, benden gördüğünüz gibi yapın" (Müslim, “Hac”, 310) buyurmuştur.


Bununla birlikte, Hz. Peygamberin bu uygulamasında hangi fiil ve alt ibadetlerin hac ibadetinin aslî ve talî unsurları olduğu, terk edildiğinde nasıl telâfi edileceği konusu ayrıntıyla belirtilmediği için, bu husus daha sonraki dönemlerde fakihler arasında tartışmalı kalmış, her bir fıkıh mektebi kendi bakış açısına göre bir değerlendirme yapmıştır.



HAC KAVRAMALARI

İhram, kişinin kendini geçici kaygı ve bağımlılıklardan kurtarışının sembolüdür. İhram süresince toplumsal barışı ve bütünlüğü bozucu, bencilliği uyandırıcı, geride bırakılan geçici haz ve menfaatleri hatırlatıcı mahiyetteki her türlü eşya ve fiiller yasaklanmıştır.

Arafat vakfesi, insanın dünyaya ayak basışını ve kıyamette Allah'ın huzurunda bekleyişini hatırlatır. Hac ruhun Allah'a yükselişini temsil ettiğinden, Kâbe hedef değil, belki sonsuzluğa ve bu mânevî atmosfere geçişin başlangıcıdır. Kâbe etrafında dönerek gerçekleştirilen tavaf, kâinatın ve yaratılışın özeti, teslimiyetin ve ilâhî kadere boyun eğişin sembolü sayılır. Koşmak anlamına gelen sa‘y, bir canlılık, bir arayıştır, esbaba tevessüldür.


Telbiye: "Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk lâ şerîke lek (Allah'ım, davetine isteyerek uydum, emrine amadeyim. Senin eşin ve ortağın yoktur. Sana yöneldim, hamd senin, nimet senin, mülk de senindir. Eşin ve ortağın yoktur)" demektir. İhrama girerken bir defa telbiye söylemek farzdır. Bunun dışında erkeklerin ihramda bulunduğu müddetçe yüksek sesle telbiye okumaları sünnettir. Kadınlar ise telbiyede seslerini fazla yükseltmezler.

Telbiye hacda bayramın ilk günü Akabe Cemresi’ne taş atmaya başlamakla, umrede ise, umre tavafına başlamakla biter.


Tehlil: La ilahe illalah

İhsar: İhsâr, hac veya umre yapmak üzere ihrama girdikten sonra, herhangi bir sebeple tavaf ve vakfe yapma imkânının ortadan kalkması demektir. Hac ve umre yapması engellenen kişiye gelince eğer sadece umre veya ifrad haccı için ihrama girmişse bir adet, şayet kırân haccı için ihrama girmişse iki adet "ihsâr hedyi" keserek ihramdan çıkar. Hanefîler'e göre ihsâr hedyi de, diğer hedy kurbanları gibi, ancak Harem bölgesinde kesilir. Şâfiîler'e göre ise, ihsârlı kişinin bulunduğu yerde kesilir.



HAC ZAMANI

Hac vakti ile hac ayları farklıdır. Hac ibadeti hac vaktinde yapılır. Hac vakti, Arefe ve Kurban bayram günleridir.


Hac ayları ise, Şevval ve Zilkade ayları ile Zilhiccenin ilk on günüdür. Tavaf, vakfe gibi ibadetler, Şevval ve zilkadede aylarında değil, sadece, Arefe ve kurban bayramı günleri yapılır. Hac ayları, hac ile ilgili diğer fiillerin yapılması gereken aylardır.


YAPILIŞ ŞEKLİ BAKIMINDAN HAC ÇEŞİTLERİ

Yapılış biçimi (edâ) açısından ise hac, ifrad haccı, temettu‘ haccı ve kırân haccı olmak üzere üç çeşittir.

a. Yalnız hac = Îfrad Haccı
b. Umre + hac = Temettu Haccı (ayrı ihramla)
c. Umre + hac = Kıran Haccı (aynı İhramla)


Hac ve umre, her biri tek başına yapılabildiği gibi, aynı yılın hac ayları içinde, ikisi birbirine bağlı olarak da yapılabilir. Hac ayları içinde, hacdan önce umre yapıp yapmamaya, yapıldığı takdirde umre ve haccın ayrı veya aynı ihramla yapılma durumuna göre hac, ifrad haccı, temettu‘ haccı ve kırân haccı olmak üzere üç şekilde eda edilir.



a) İfrad Haccı

İfrad haccı umresiz yapılan hacdır. Sadece hac ibadeti yapıldığı için "umresiz hac" anlamında olmak üzere bu ad verilmiştir. Hac ayları içinde, hacdan önce umre yapmayıp, sadece hac niyetiyle ihrama girerek hac menâsikini eda edenler, ifrad haccı yapmış olurlar. İster mîkat sınırı dışında ister içinde ikamet etsin, herkes ifrad haccı yapabilir.
İfrad haccında, şükür kurbanı kesmek vacip de­ğildir.


b) Temettu‘ Haccı

Temettu‘ “yararlanmak, istifade etmek” anlamına gelir. Aynı yılın hac aylarında umre ayrı ihramla, hac ayrı ihramla yapıldığı zaman iki ihram arasında, ihramsız, yani ihram yasaklarının bulunmadığı yasaksız bir zaman dilimi, umre ile hac arasında hac yasaklarının söz konusu olmadığı serbest bir vakit bulunduğu için bu ad verilmiştir.

Temettu‘ haccı aynı yılın hac ayları içinde, umre ve haccı ayrı ayrı niyet ve ihramla yapmaktır. Hac ayları içinde umre yapıp ihramdan çıktıktan sonra, aynı yıl hac için yeniden ihrama girip hac menâsikini de eda eden uzak bölgelerden gelmiş hacılar temettu‘ haccı yapmış olurlar.

Şekli:

a) Hacı adayı mikate gelince, önce umre için ihrama girer, Mekke'ye giderek, umre işlemlerini tamamlar, bu işlemler bitince, yerine yurduna dönmeden, Mekke'de hac işlemlerinin yapılma zamanını bekler. Temettü haccı yapacak kimse, umreyi bitirdikten sonra, arzu ederse, tıraş olarak ihramdan çıkabilir, Zilhicce'nin dokuzuncu günü ise ihrama girilir.

b) Hac işlemlerinin yapılma zamanı gelince, tekrar hac için ihrama girer. İfrad haccında olduğu gibi, hac işlemlerini tamam­lar. Bu şekilde, temettü' haccı yapılmış olur.
İfrad haccında, şükür kurbanı kesilir.

c) Kırân Haccı

Kırân haccı, her ikisine birlikte niyet edilerek aynı yılın hac ayları içinde umre ve haccı bir ihramda birleştirmektir. Hac ve umre tek ihramla yapıldığı için "birleştirmeli hac" anlamında bu adı almıştır. Umre ve hacca, ikisine birden niyet edip umreyi yaptıktan sonra ihramdan çıkmadan, aynı ihramla hac menâsikini de tamamlayan Âfâkiler "kırân haccı" yapmış olurlar.
Kıran haccında, şükür kurbanı kesilir.


d) Temettu‘ ve Kırân Haccının Şartları
1. Hacceden kişi Âfâki olmalıdır. Harem ve Hil bölgelerinde, mîkat sınırları içinde ikamet edenlerin temettu‘ ve kırân haccı yapmaları câiz değildir. Hac aylarından önce Mekke'ye gidip hac günlerine kadar orada kalan Âfâkiler de bu konuda aynı hükme tâbidir. Bunlardan haccedecek olanların, o yıl hac ayları girdikten sonra umre yapmamaları gerekir. Yaptıkları takdirde, isâet etmiş olurlar; şükür kurbanı değil, ceza kurbanı keserler.

2. Umre ve hac, her ikisi aynı yılın hac aylarında yapılmalıdır. Şayet umre hac aylarından önce yapılmışsa veya umre tavafının en az dört şavtı, hac ayları henüz girmeden tamamlanmışsa yapılan hac temettu‘ veya kırân değil, ifrad haccı olur.

3. Hac aylarında yapılan umreden sonra "sahih ilmâm" olmamalıdır. Sahih ilmâm, Hanefîler'e göre, umre ile hac arasında herhangi bir sebeple memlekete dönmekle, Şâfiîler'e göre ise, mîkat sınırları dışına çıkmakla gerçekleşir. Umre ile hac arasında, Hanefîler'e göre memleketine giden; Şâfiîler'e göre ise mîkat sınırları dışına çıkan kimse, dönüşte tekrar umre yapmazsa, yaptığı hac temettu‘ değil, ifrad olur. Kırân haccında umreden sonra ihramdan çıkılmadığı için umre ile hac arasında ister mîkat dışına çıkılsın, ister memlekete veya başka bir yere gidilsin, kırân haccı ifrada dönüşmez.

Bu üç nevi hacdan hangisi yapılırsa yapılsın, hac farîzası eda edilmiş olur. Bu eda biçimlerinden hangisine göre yapılırsa yapılsın hac farîzası yerine gelmiş olur. Bütün ibadetler gibi hac ibadetinde de fazilet, o biçim veya bu biçimde yapılmasında değil, edasında gösterilen gayret, samimiyet, huzur, huşû ve ihlâs nisbetindedir.

HACCIN YÜKÜMLÜLÜK ŞARTLARI

1. Müslüman olmak
2. Akıllı olmak
3. Bâliğ olmak : Baliğ olmak ergenlik çağına girmiş olma halidir. Peygamberimiz (asm) büluğa erinceye kadar çocuktan sorumluluğun kaldırıldığını bildirmiştir.

“Bir insan çocukluğunda hac yapsa büluğa erdikten sonra imkânı olunca yeniden hac yapmakla yükümlü olur.” (Tirmizî)

Çocuğun yaptığı haccın sevabı anne-babaya yazılır.

4. Hür olmak
5. Ekonomik yönden imkân sahibi olmak (İstitaat) : Hac yolculuğuna çıkacak kişinin gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimlerini sosyal seviyelerine uygun olarak sağlayacak malî güce ve hac için yeterli zamana ve malî güce sahip olması anlamına gelmektedir.


HACCIN EDA ŞARTLARI

a) Sağlıklı Olmak.
Hanefî imamlardan Ebû Yûsuf ve Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelî hukukçularına göre , yukarıda belirtilen yükümlülük şartlarının gerçekleşmesi halinde, fiilen haccetmeye engel teşkil eden bir hastalık veya sakatlığı bulunanlar, yerlerine vekil göndermeli veya bunu vasiyet etmelidirler. Fiilen hac etmeye engel hastalık ve sakatlıklar arasında, genel olarak, körlük, kötürümlük ve hac yolculuğuna dayanamayacak derecede hastalık veya yaşlılık durumları gösterilmiştir.

b) Yol Güvenliği.
Hanefî ve Hanbelî mezheplerinde fetvaya esas olan görüşe göre yol güvenliğinin bulunması haccın edasının şartlarındandır.

c) Ârızî Bir Engelin Bulunmaması.

Tutukluluk veya yurt dışına çıkma yasağı gibi yolculuğa çıkmayı engelleyen bir durumun hac mevsimine denk gelmesi halinde eda yükümlülüğü gerçekleşmez.

d) Kadınlara Özel İki Şart.
1-Mâlikî mezhebine göre , kocası veya bir mahremi bulunmayan yahut ücretle bile olsa kendisiyle birlikte hacca gelmeyen bir kadın, güvenli bir kafile ile birlikte, bu kafilede başka kadınların bulunup bulunmaması dikkate alınmaksızın hac yolculuğuna çıkabilir.
2-İkinci şart ise sadece boşanma iddeti veya vefat iddeti beklemekte olan kadınlara ilişkin olup, "beklemeleri gereken süreyi tamamlamış olmaları"dır.


HACCIN RÜKÜNLERİ

1- "İhrama girme"
2- "Arafat vakfesi"
3- "Ziyaret tavafı
4- "Say yapmak"
5- "Saçları traş etmek"

İlk üç maddenin farz olduğu hususunda mutabakat vardır.Maliki ve Hanbeli mezhebi 4. maddenin de ,Şafi mezhebi hepsinin de farz olduğunu söyler.Hanefiye göre ilk üç madde farzdır.

İHRAM
İhram ilmihal dilinde hac veya umre yapmaya niyet eden kişinin, diğer zamanlarda mubah olan bazı fiil ve davranışları belirli bir süre boyunca yani hac veya umrenin rükünlerini tamamlayıncaya kadar kendi nefsine haram kılması anlamındadır.

Kılık-kıyafet, cinsel hayat ve avlanmak gibi hususlarla ilgili olmak üzere gruplandırılabilecek bu yasakların ihlâli, yasağın çeşidine ve ihlâl biçimine göre değişen cezaları gerektirir. Bu cezalar kurban kesmek, sadaka vermek, bedelini ödemek ve oruç tutmaktan ibarettir.

İhramın rükünleri:

1. Niyet. Niyet hac veya umre yapmaya karar vermek ve hangisini yapacaksa onu belirlemekle olur. Niyeti dil ile ifade etmek de müstehaptır.

2. Telbiye. Telbiye ibadete başlama anını temsilen belli sözlerin söylenmesinden ibarettir. Telbiye namazdaki iftitah tekbiri mesabesindedir; bu bakımdan namazdaki tekbir ifadesi (Allahüekber) yerine bunda telbiye sözleri söylenir.

Telbiye;
"Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni‘mete leke ve'l-mülke, lâ şerîke lek" sözlerini söylemekten ibarettir (Anlamı: Davetine sözüm ve özümle geldim Allahım, emrin baş üstüne. Davetine sözüm ve özümle geldim ey ortaksız olan sen! Emrin baş üstüne. Hamd senin, nimet senin, mülk de senin. Yoktur senin ortağın).

Telbiyeyi ihrama girerken bir defa söylemek farz, zaman zaman yüksek sesle tekrarlamak ise sünnettir. Kadınlar gerek telbiye gerekse diğer dua, zikir ve tesbihlerde seslerini fazla yükseltmezler.

İhrama girme zamanı:
Hac ayları girdiğinde ihrama girilebilir.

İhrama girme yerleri:

1-Afak Bölgesi: Tablodaki en dış bölgedir.Harem ve Hıl bölgesi dışındaki tüm yeryüzü afak sayılır. Buradan gelenler Hıl bölgesi ile karşılaşırlar.(Tablodaki sarı bölge.) Hıl bölgesinin dış sınırlarına mikat bölgesi denir.Bu bölgede ihram giymek mecburi değildir.

2- Hıl Bölgesi :Mikat sınırları Hıl bölgesinin dış sınırlarıdır.Hacca bu bölge dışından gelenler Hıl bölgesine girmeden ihrama girmelidir. Mikat sınırlarının dışından hacca veya umreye gelenler bu sınırları ihramsız olarak geçemezler. Mikat sınırını ihramsız olarak geçtikten sonra ihram giyenlere ceza gerekir. Bu durumda olanlar henüz hac ve umre ile ilgili görevlerden birini yapmadan, herhangi bir mikat sınırına dönerek yeniden ihrama girerlerse ceza düşer.Mikat sınırlarının Mekke'ye olan uzaklığı 54 km. ile 450 km. arasında değişir.

Bu bölgede ikamet edenlere Mîkatî veya Hillî denir. Mîkatîler gerek hac gerek umre için Harem bölgesine girmeden bulundukları Hil bölgesinde ihrama girerler.

Doğrudan Mekke’ye gidecek olan hacı adayları, uçaklar Cidde’ye indiği ve Cidde de mikat sınırları içinde bulunduğundan, uçağın kalkacağı havalimanında veya evlerinde ihrama girerler.

Mîkattan önce ihrama girmek câiz, hatta Hanefîler'e göre, ihram hükümlerine uyabileceği konusunda kendine güvenenler için daha da faziletlidir. Diğer üç mezhepte ise ihrama mîkat sınırında girmek sünnete uygun olduğu için daha faziletlidir.

3 – Harem Bölgesi: Mekke ile etrafında, bitkileri koparılmamak ve av hayvanlarına zarar verilmemek üzere belirli sınırlar içindeki emniyetli bölgedir. Bu bölgede oturanlara Mekkî (Mekkeli) denir. Harem bölgelerinin sınırlarını Cibrîl'in rehberliğiyle Hz. İbrâhim belirlemiş, sınırları gösteren işaretler daha sonra Hz. Peygamber tarafından yenilenmiştir. Bu sınırlar Kâbe'ye eşit uzaklıkta değildir.

Kabe’yi kuşatan Mescid-i Haram ile sınırları belirleyen alemler arasındaki uzaklık en yakını Ten’im (6 km.) en uzağı Hudeybiye (20 km.) olmak üzere 6-20 km. arasında değişmektedir.

Mekkeliler hac için Harem bölgesi sınırları içinde; umre için ise Hil bölgesine çıkarak meselâ Ten‘îm veya Arafat gibi Harem bölgesi dışındaki bir yerde ihrama girerler. Hac ve umre yapıp ihramdan çıkmış olan Harem bölgesindeki Mekkeli olmayan kişiler (Âfâki ve Mîkatî olanlar), umre yapıp ihramdan çıktıktan sonra, yeniden ihrama girmek istediklerinde, aynı hükme uyarlar. Onlar da hac için Harem bölgesinde, Umre için ise Harem bölgesi dışına çıkarak meselâ Ten‘îm veya Arafat gibi bir yere gidip ihrama girmek durumundadır.





Tablo: Tabloda Cidde hil bölgesinde gösterilmemiş.Çoğunluğa göre Cidde’nin de dahil olduğu sahil şeridi hil bölgesidir.Bu nedenle Türkler hacca giderken Cidde’ye inmeden Türkiye’de ihrama girer.Çünkü hil bölgesine girmeden önce ihrama girmek gerekir.







İhramın sünnetleri :

İhrama girmeden yani niyet ve telbiyeden önce müstehap olan şeyler:
1. Tırnakları kesmek, kasık ve koltuk altı kıllarını temizlemek, gerekiyorsa tıraş olmak.
2. Temizlik için gusletmek. Abdesti olanlar ve özel hallerini görmekte olan kadınlar için de gusül sünnettir. Gusül yapılamazsa abdest alınır. Abdest mümkün olmazsa teyemmüm yapılmaz. Çünkü bu abdest ve gusül, beden temizliği içindir. Ancak abdesti olmayanlar ihram namazı için teyemmüm yaparlar.
3. Niyet ve telbiye yapmadan önce vücuduna güzel kokular sürmek.
4. Erkeklerin izâr ve ridâ denilen iki parçadan ibaret örtüye bürünmesi. İzâr belden aşağıya sarılan, ridâ ise vücudun üst kısmını örten havludur. Bu örtülerin beyaz, yeni veya yıkanıp temizlenmiş olması müstehaptır.

İhram örtülerine büründükten sonra müstehap olan şeyler:
1. Kerâhet vakti değilse iki rek‘at ihram namazı kılmak. Bu namazın ilk rek‘atında Kâfirûn sûresi, ikinci rek‘atında da İhlâs sûresinin okunması, ayrıca niyet ve telbiyenin de bu namazdan sonra yapılması efdaldir.
2. İhramlı bulunulan süre içinde her fırsatta telbiye söylemek.
3. Hac için ihrama, hac ayları başladıktan sonra girmek.


İhram yasakları :

İhrama giren kimselere, ihramdan çıkıncaya kadar yasak olan iş ve davranışlar vardır. Bunlara "ihram yasakları" denir. İhram yasakları ilgili olduğu alanlara göre şu şekilde gruplandırılabilir:

Vücutla İlgili Yasaklar:
1. Saç veya sakal tıraşı olmak, bıyıkları kesmek.
2. Kasık ve koltuk altı kılları ile vücudun diğer yerlerindeki kılları tıraş etmek, yolmak veya koparmak.
3. Tırnak kesmek.
4. Süslenme amacıyla saç, sakal ve bıyıkları yağlamak, boyamak, saçlara biryantin veya jöle sürmek, kadınlar oje ve ruj kullanmak. Vücuda veya ihram örtüsüne güzel koku sürmek; güzel kokulu sabun kullanmak.

Giyim ve Giyim Eşyası ile İlgili Yasaklar:
Giyimle ilgili yasaklar sadece erkeklere yöneliktir. Kadınlar normal elbiselerini giyerler, sadece ihram süresince yüzlerini örtmezler.

1. Dikişli elbise ve iç çamaşırı türü giyim eşyası giymek. Normal şekilde giymeksizin, palto, pardesü gibi giyim eşyasını üzerine örtmek veya omuzuna almak yasak değildir. Bele kuşanılan kemerde, omuza asılan çantada, ayaklara giyilen üzeri ve topukları açık ayakkabı veya terlikte dikiş bulunabilir. Çünkü yasak olan dikiş değil; giyim eşyası olarak dikilmiş şeylerin giyilmesidir. Omuzlara örtülen ridânın uçlarını birbirine bağlamak veya iğne ile tutturmak ceza gerektirmez ise de mekruhtur.
2. Başı ve yüzü örtmek, takke ve benzeri şeyler giymek, başa sarık sarmak.
3. Eldiven, çorap ve topukları kapatan ayakkabı giymek.

Nalın gibi, mümkün olduğunca üzeri açık ayakkabı giymek müstehaptır. Üzeri açık ayakkabı giymek mümkün olduğu halde, sadece topukları açık ayakkabı giymek mekruhtur. Ayak bileğine bitişen ve topukları örten ayakkabı giymek ise yasaktır, ceza gerektirir.

Cinsel Konularla İlgili Yasaklar:
1. Cinsel ilişki ve genellikle cinsel ilişkiye götüren öpme, oynaşma, şehvetle tutma gibi davranışlarda bulunmak.
2. Şehevî duyguları tahrik edici sözler söylemek.

Av Yasağı:

Gerek Harem bölgesi içinde, gerek dışında eti ister yensin ister yenmesin her türlü kara avını avlamak, avcıya avını göstermek ve avlanmasına yardımcı olmak, av hayvanlarına zarar vermek yasaktır.
Yaratılışı itibariyle vahşî, ürkek ve insandan kaçan hayvanlara av hayvanı denir. Suda yaşasa bile, doğup üremesi karada olan hayvanlar kara hayvanı sayılır. Deniz hayvanlarının avlanması yasak olmadığı gibi tavuk ve koyun gibi evcil hayvanların kesilmesi de ihramlıya yasak değildir.

Harem Bölgesiyle İlgili Yasaklar:
Mekke şehri ve etrafındaki Harem denilen bölgedeki av hayvanlarının avlanması, bitkilerin kesilmesi veya koparılması ister ihramlı, ister ihramsız, herkes için yasaktır.


ARAFAT VAKFESİ

Arafat dağında bir süre durmak ve beklemek demektir. Hz. Peygamber "Hac, Arafat'tan ibarettir" (Tirmizî, “Tefsîr”, 3; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 57) demiştir.
“Arafat'tan indi­ğinizde, Allah'ı Meş'ar-i Haram olan Müzdelife'de anın”(bakara 198)

Fotoğraflar için:
http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/p/arafat.html

a) Vakfenin Geçerli Olmasının Şartları

Vakfenin geçerli (sahih) olabilmesinin iki şartı vardır.
1. Hac için ihramlı olmak,
2. Vakfeyi özel (belirli) yer ve zamanda yapmak.

1. Vakfenin Yeri: Vakfenin yeri, Arafat bölgesidir. Arafat bölgesinin Mekke tarafındaki sınırı, "Urene vadisi"dir. Urene vadisi dışında Arafat bölgesinin her yerinde vakfe yapılabilir. Bu vadi Arafat bölgesinden değildir. Burada bulunan "Nemîre Mescidi"nin kıble (kuzeybatı) tarafından bir kısmı da vakfe yerinin dışında kalmaktadır.

2. Arafat vakfesinin zamanı: Arafat vakfesinin zamanı, Zilhiccenin 9. günü, yani Arefe günü [Arefe, yalnız Zilhiccenin 9. günüdür.] öğleyin Güneş’in tepe noktasına gelip Batı’ya meyletmeye başladığı andan (Zeval vaktinden) bayramın birinci günü fecr-i sadık dediğimiz tan yerinin ağarmaya başladığı ana kadarki süredir. Bu süre içinde her ne halde olursa olsun (uykuda, baygın, vakfenin farkında olsun, ya da olmasın) bir an orada bulunan kimse vakfe farzını yerine getirmiş olur. Uygulamada ise Arafat vakfesinin yapılışı aşağıda belirtildiği şekildedir.

Arafat'ta öğle ve ikindi namazlarını birleştirerek kılmak :
Öğle vaktine kadar çadırlarda ibadetle meşgul olunarak bu mübarek mekanın ve zamanın feyzinden ve bereketinden azami derecede istifade etmeye çalışan hacı adayı, öğleye doğru namaz için hazırlık yapar.
Öğle ezanı okunduktan sonra öğle ve ikindi namazları birleştirilerek kılınır. Buna"Cem-i takdim" denir. Öğle ve ikindi namazı birleştirilerek şöyle kılınır:

Ezan okunduktan sonra, önce öğlenin ilk sünneti kılınır. Sonra kamet getirilerek öğlenin farzı eda edilir. Selam verildikten sonra teşrik tekbiri getirilir. Arkasından tekrar kamet getirilerek ikindinin farzı kılınır. Selamdan sonra teşrik tekbiri getirilir. Böylece öğle ve ikindi namazı bir ezan ve iki kametle eda edilmiş olur.
Bu iki farz namazı arasında başka namaz kılmak mekruhtur. Bu sebeple öğlenin son sünnetiyle ikindinin sünneti kılınmaz.

Namazdan sonra Vakfe yapılır.
Öğle ve ikindi namazları cem-i takdim ile kılınırken seferî olanlar öğleyi de ikindiyi de ikişer rek’at olarak kılarlar.

Arafat vakfesinin yapılışı :

Arafe günü Arafat’ta öğle ve ikindi namazları birleştirilerek kılındıktan sonra ayağa kalkılarak kıbleye karşı dönülür. Arafat duasının ayakta yapılması müstehaptır. Telbiye, tekbir, tehlil ve salavat getirilir. Tevbe, istiğfar ve dua edilir. Esas olan herkesin içinden geldiği gibi dua etmesidir. Ancak isteyenler Dua kitabındaki Arafat Vakfesi duasını okuyabilirler. Bir süre bu şekilde vakfe yapılıp bol bol dua edildikten sonra hacılar Arafat’tan ininceye kadar kalan süreyi yine ibadet, dua ve zikirle değerlendirmeye çalışırlar.

Arefe günü hac ihramıyla Arafat’ta bulunmak, bir müslüman için en büyük nasiplerden biridir. Çünkü, bu kutsal yerde ve bu mübarek zaman diliminde yapılan ibadetler geri çevrilmez. Bu itibarla müslüman Arafat’ta gönlünü her türlü dünyevi düşünce ve gailelerden arındırarak, bütün samimiyetiyle Allah’a yönelmeli, el açıp yalvarmalı, içine düştüğü günahları hatırlayıp göz yaşları içinde tevbe etmeli, af ve mağfiret dilemeli, kendisi, anne-babası, kardeşleri, çocukları, yakınları, milletinin fertleri ve tüm müslümanlar için içtenlikle dua etmelidir.

Güneş battıktan sonra Arafat’tan Müzdelife’ye intikal başlayacağından, akşama yakın gerekli şahsi hazırlıklar yapılır. Güneşin batmasıyla birlikte Arafat’tan Müzdelife’ye doğru hareket başlar. Kafileler belli bir plan dahilinde yola çıkarlar. Akşam namazı, Müzdelife’de yatsı vaktinde, yatsı namazıyla birleştirilerek (cem-i tehirle) kılınacağı için, kendi vaktinde kılınmaz. Yolda yine telbiye, tekbir, tehlil, salavat ve duaya devam edilir. Elden geldiğince bu kıymetli vakitler değerlendirilmeye çalışılır. Müzdelife’ye varınca yatsı vaktinde, akşam ve yatsı namazı birleştirilerek kılınır.

Arafat Vakfesinin Sünnetleri :
1. Zilhiccenin 8. terviye gününü[Terviye,Arefe gününden bir önceki güne denir. Terviye günü oruç tutmak çok faziletlidir.] arefe gününe bağlayan geceyi Mina'da geçirip, arefe günü sabahı güneş doğduktan sonra Arafat'a hareket etmek.
2. Zeval vaktinden önce Arafat bölgesinde bulunmak ve mümkünse vakfe için gusletmek.
3. Zeval vaktinden sonra öğle namazından önce Nemîre Mescidi’nde hutbe okunması.
4. Öğle ve ikindi namazlarını cem‘-i takdîm ile kılmak.
5. Vakfe esnasında abdestli ve kıbleye yönelik bulunmak.
6. Vakfeyi cem‘-i takdîm ile kılınan namazdan sonra yapmak.
Vakfe esnasında ayakta durmak oturmaktan, binek üzerinde bulunmak ayakta durmaktan daha faziletlidir.
7. Mümkün olduğu kadar vakfeyi Cebeli rahme denilen tepenin yakınında yapmak.
8. Oruçlu olmamak.
9. Gün boyunca telbiye, zikir, tesbih, dua ve istiğfar gibi ibadetleri çokça yapmak. Kendisi, anne ve babası, çocukları ve bütün Müslümanlar için dua ve istiğfarda bulunmak.

ZİYARET TAVAFl

Tavaf, "bir şeyin etrafında dolaşmak, dönmek" gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise tavaf, Hacerülesved'in bulunduğu köşeden veya hizasından başlayıp, Kâbe'nin etrafında yedi defa dönmektir. Her bir devire "şavt" denir. Yedi şavt bir tavaf olur. Ziyaret tavafı farz olup haccın iki rüknünden biridir. "İfâda tavafı" da denilen bu tavaf yapılmadıkça hac tamam olmaz. Ancak, Arafat vakfesini yaptıktan sonra vefat eden kişi haccının tamamlanmasını vasiyet etmişse, bir "bedene" (sığır veya deve kurbanı) kesilmekle haccı tamamlanır.
Tavafın, bayramın ilk günü yapılması ise daha faziletlidir. Bu tavafın kurban kesme günlerinde, yani bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar tamamlanması gerekir.

Tavaf niyeti olmaksızın Kâbe'nin etrafında dolaşmak tavaf sayılmaz. Ancak niyette tavafın türünü yani bu yapılan tavafın kudüm tavafı mı, ziyaret tavafı mı yoksa umre tavafı mı olduğunu tayin etmek gerekmez; mutlak tavafa niyet yeterlidir.

Hanefîler'e göre, şavtların çoğunu yani en az dördünü yapmış olmak tavafın geçerlilik şartı olup son üç şavt yapılmayacak olursa, tavaf sahih olur, fakat farz ve vâcip tavaflarda eksik kalan her şavt için ceza gerekir. Diğer üç mezhepte ise, yedi şavtın hepsi rükün olup bütün şavtlar yapılmadığı takdirde tavaf sahih olmaz.

Tavafın Vâcipleri :
1. Abdestli olmak. Tavaf esnasında abdest bozulursa, abdest alındıktan sonra eksik kalan şavtlar tamamlanabilir.
2. Setr-i avret, yani avret sayılan yerlerin örtülü olması. Setr-i avret, her zaman farzdır. Tavafta vâcip olmasının anlamı, ihlâlinden dolayı ceza gerekmesidir. Avret sayılan uzuvların dörtte biri veya daha çoğu açılırsa ceza gerekir; daha azında ceza gerekmez. Tavaf ihramlı yapılır.
3. Teyâmün, yani Kâbe'yi sol tarafına alıp kendisi Kâbe'nin sağında olacak şekilde yürümek.
4. Tavafa Hacerülesved veya hizasından başlamak.
5. Tavafı, hatîmin dışından dolaşarak yapmak. Çünkü hatîm denilen kısım Kâbe'den sayılır. Hatîmin dışından dolaşmadan yapılan şavtlar iade edilmediği veya hiç değilse eksik kalan kısım hatîmin çevresi dolaşılarak ikmal edilmediği takdirde ceza gerekir.
6. Farz ve vâcip tavafları yedi şavta tamamlamak.
7. Gücü yetenler tavafı yürüyerek yapmak. Yaşlılık, hastalık veya sakatlık sebebiyle yürüyerek tavaf edemeyenler arabaya veya tahtırevana binerek tavaf ederler.
8. Tavaf namazı kılmak. İster farz, ister vâcip, isterse nâfile olsun, her tavaftan sonra iki rek‘at tavaf namazı kılmak vâciptir. Kerâhet vakti değilse, tavafın hemen peşinden hiç ara vermeden bu namazı kılmak müstehaptır. Daha sonra kılınsa da eda edilmiş olur. Çünkü bu namaz, haccın veya tavafın vâciplerinden değil, vitir namazı gibi müstakil bir vâciptir. Bu sebeple terki hac cinayeti sayılmaz ve bir ceza gerekmez.
Arada tavaf namazını kılmadan peş peşe tavaf yapmak ise mekruhtur.

Tavaf namazını "makam-ı İbrâhim"in arkasında kılmak müstehaptır. Orada yer bulunmazsa, mescidin içinde uygun olan başka bir yerde kılınır. Harem bölgesi dışında kılmak ise mekruhtur. İhram namazında olduğu gibi, bu namazın da ilk rek‘atında Kâfirûn, ikinci rek‘atında İhlâs sûrelerinin okunması müstehaptır. Tavaf için kerâhet vakti yoktur. Ancak, Hanefîler'e göre, tavaf namazı farz ve vâcip namazların kılınması mekruh olan üç vakit dışında, sabah ve ikindi namazlarının farzları eda edildikten sonra da kılınmaz. Şâfiî mezhebinde ise kerâhet vaktinde tamamlanan tavafla ilgili tavaf namazı o anda kılınabilir.

Yukarıda sayılanlardan ilk altısı sadece Hanefîler'e göre vâciptir. Diğer üç mezhepte bunlar tavafın sıhhat şartı olduğundan, herhangi birinin eksik kalması halinde tavaf sahih olmaz ve iade edilmesi gerekir. Son ikisi yani tavaf namazı ve tavafın yürüyerek yapılması, Hanefî ve Mâlikîler'e göre vâcip, Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise sünnettir.

Tavafın vâciplerinden biri mazeretsiz terkedilirse ceza gerekir, fakat tavaf sahih olur. Tavaf yeniden yapılırsa ceza düşer.

Tavafın Sünnetleri :
1. Necâsetten tahâret. Bedende, ihramda veya elbisede namaza engel pislik bulunmaması.
2. Tavafa başlarken, Hacerülesved'e veya hizasına, Rüknülyemânî yönünden gelmek.
3. Tavafa başlarken ve her şavtın sonunda Hacerülesved'i istilâm etmek.

İstilâm, Hacerülesved'i selâmlamak demektir. İstilâm için Hacerülesved'e dönülüp namaza durur gibi eller kulaklar hizasına kaldırılıp "Bismillâhi Allahüekber" denilerek üzerine konur ve eller arasından Hacerülesved öpülür. İzdiham sebebiyle Hacerülesved'e yaklaşılamadığı durumlarda, başkalarına rahatsızlık vermemek için uzaktan avuçların içi Kâbe'ye çevrilerek eller kulaklar hizasına kadar kaldırılıp "Bismillâhi Allahüekber" denilerek, karşıdan işaretle selâmlanır ve sağ elin içi öpülür. Hacerülesved uzaktan istilâm edilirken karşısında durulup beklenmez, yürümeye devam edilir.

Rüknülyemânî'nin de her iki elin veya sadece sağ elin avucu sürülerek istilâm edilmesi müstehap ise de el sürülemediği takdirde uzaktan selâmlamak gerekmez.

4. Ardından sa‘y yapılacak tavafların ilk üç şavtında erkeklerin remel yapması. Remel, tavafta kısa adımlarla koşarak ve omuzları silkerek çalımlı ve çabuk yürümektir. Remel sadece sonunda sa‘y yapılacak tavaflarda yapılır. Kadınlar remel yapmazlar.

5. Remel yapılması gereken tavaflarda erkeklerin ıztıbâ‘ yapması.lztıbâ‘, ridânın yani ihramın vücudun belden yukarısını örten parçasının bir ucunu sağ kolun altından geçirip, sol omuz üzerine atarak sağ kolu ve omuzu ridânın dışında bırakmaktır. Remel yapılması gereken tavafların bütün şavtlarında ıztıbâ‘ sünnettir. Tavaf bitince omuz örtülür, tavaf namazı omuz örtülmüş olarak kılınır. Remel yapılan tavaflar dışında, başka zamanlarda ıztıbâ‘ mekruhtur.

6. Muvâlât yani tavafın bütün şavtlarını ara vermeden peş peşe yapmak.
Tavaf esnasında farz namaz için ikamet yapılması veya abdestin bozulması gibi, tavafa devam etmeyi engelleyen bir durum ortaya çıkarsa, tavaf olduğu yerde bırakılır, kalan kısmı sonra tamamlanır.

7. Erkeklerin mümkün olduğu kadar Kâbe'ye yakın; kadınların ise erkekler arasına karışıp sıkışmayacak bir uzaklıktan tavaf etmeleri.
Tavafın sünnetlerinin mazeretsiz terki mekruhtur. Sünnetlerin terk edilmesi durumunda maddî bir ceza gerekmez.

Tavafın Yapılışı :

Hangi tavaf yapılacaksa ona niyet edilerek, Rüknülyemânî cihetinden Hacerülesved hizasına gelinir. Tekbir ve tehlîl getirilerek Hacerülesved öpüldükten veya karşıdan selâmlandıktan (istilâm) sonra, dua okuyarak tavafa başlanır.

Hatîmin dışından dolaşılarak ve her şavtta hizalarına gelindikçe Rüknülyemânî ve Hacerülesved istilâm edilerek yedi şavt tamamlanır. Rüknülırâki ve Rüknüşşâmî'de istilâm yoktur. Tavaf tamamlanınca mümkünse makam-ı İbrâhim'in arkasında, orada yer yoksa uygun bir yerde tavaf namazı kılınıp dua edilir.

Fotoğraflar için:
http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/p/blog-page_14.html

Tavaf Çeşitleri :
Ziyaret tavafından başka, hacla ilgili olan ve olmayan farz, vâcip, sünnet ve nâfile başka tavaflar da vardır. Ancak hepsinin sıhhat şartları, vâcipleri, sünnetleri ve yapılış şekli aynıdır.
Hacla ilgili olarak "kudüm tavafı", "ziyaret tavafı" ve "vedâ tavafı" olmak üzere üç tavaf vardır. Umrede yapılan tavafa ise umre tavafı denir.

A.Tavaf-ı Kudüm:
Mekke dışından (taşradan) Mekke-i Mükerreme'ye varıldığı zaman yapılan tavaf türüdür. Bu tavaf, afâki için, yani mikat haricindeki beldelerden Mekke-i Mükerreme'ye gelen zatlar için sünnettir. Tavaf-ı Kudüm Mekke'de yaşayanlara sünnet değildir.

Sözlükte bir yere gelmek veya varmak anlamına gelen “kudüm” kelimesi, bir hac teri mi olarak; “ifrad haccı” yapanların Mekke’ye vardıklarında yaptıkları ilk tavaftır.

İfrad haccı niyetiyle ihrama giren ancak Mekke’ye uğramadan doğrudan Arafat’a çıkan kimseler ile Arafat vakfesinden önce iddetleri kesilmeyen kadınların kudüm tavafı yapmaları gerekmez.

Kadınlar adetli iken ihram girerler veya ihrama girdikten sonra adet görürlerse kudüm tavafı yapmazlar. Arafat’a çıkmadan önce temizlenirlerse kudüm tavafı yaparlar.

İhrama girip Mekke’ye vardıktan sonra hemen kudüm tavafı yapılmayıp Arafat’a çıkıncaya kadar mazeretsiz olarak geciktirmek caiz ise de Mekke’ye varır varmaz yapılması daha faziletlidir. Çünkü Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam, Mekke’ye vardığında ilk iş olarak abdest almış, sonra da Kabe’yi tavaf etmiştir.

Şafii mezhebine göre kıran haccı yapacak olanların da Mekke’ye vardıklarında yapacakları ilk tavaf Kudüm tavafıdır. Çünkü Kıran haccına niyet edenlerin hem hac, hem de umre için bir tavaf ve sa’y yapmaları yeterlidir.

“Kıran haccı yapan” kimsenin hem umre hem de hac menasikini hac ayları içinde aynı ihramla ayrı ayrı yapması gerekir.

Dolayısıyla bu kimsenin Mekke’ye vardığında yapacağı ilk ta vaf, temettu haccında olduğu gibi umre tavafıdır.

Kudüm tavafının ardından haccın sa’yini yapacak olan erkekler ve çocuklar, tavafın ilk üç şavtında “remel” yaparlar. Remel yapmak erkekler için sünnettir. Remel yapılan tavaflarda ıztıba yapmak da sünnettir.

B. Tavaf-ı Ziyaret:(ifaza tavafı)
Arafat'tan inildikten sonra yapılır. Haccın iki rüknünden biri bu tavaftır ve şavtı farzdır. Bu tavafta şeytan taşlamak ve traş olmak arasında tertibe riâyet sünnettir .

“Ve Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler” ( Hac, 22/29. ) ayetinde kast edilenin, bu tavaf olduğu hususunda din bilginleri arasında görüş birliği vardır. Ayette geçen“Tavaf etsinler” emri genel bir ifade olduğu için, Mekkeli olan ve olmayan her hacı adayının mutlaka bu tavafı yapması gerekir.

Ziyaret Tavafının Geçerli Olmasının Şartları:
1. Arafat vakfesinin yapılmış olması,
2. Belirli vaktinde yapılması.

C.Tavaf-ı Veda:
Âfaki hacıların Mekke’den ayrılmadan yapmaları gereken son tavafa veda veya sader (ayrılma) tavafı denir.
Veda tavafı, haccın asıl vaciplerinden biridir.İmam Malik’e göre veda tavafı sünnettir.
Hac menasikini tamamlayıp Mekke’den ayrılacak olan hacılar, Ka’be ile vedalaşmak üzere veda tavafını yaparlar.

Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam; “(Sizden) biri, son olarak Ka‘be‘yi ziyaret etmeden (Mekke‘den) ayrılmasın” buyurmuştur. (Müslim, Hac, 379, I, 963.)

Tavaf-ı Veda Mekkelilerle onlar hükmünde onlara vacip değil menduptur.

Veda tavafı yaptıktan sonra, Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam'ınyaptığı gibi iki rekât namaz kılar, başkalarına sıkıntı vermeyecek ve izdihama sebep olmayacak ise ve imkan bulursa Hacer-i Esved ile Ka’be’nin kapısı arasında bulunan ve Mültezem denen yere gelir, sağ eli Ka’be’nin kapısına, sol eli de Hacer-i Esved’e doğru açarak göğsünü ve yüzünü Ka’be’nin duvarına dayar ve bu vaziyette dua eder.

Mültezem’den sonra Hatim’e gider, altınoluğun altında durup dua eder, daha sonra zemzem içerek Mescid-i Haram’dan ayrılır.

Amr b. Şuayb şöyle demiştir:
“(Ashaptan) Abdullah’la birlikte tavaf yaptım. Ka’be’nin arka tarafına geldiğimizde kendisine istiazede bulunmayacak mısın? dedim. Cehennem ateşinden Allah’a sığınırız dedi. Sonra tavafa devam etti, Hacer-i Esved’i istilam etti. Hacer-i Esved ile Ka’be’nin kapısı arasında durdu. Kollarını iki yana açarak göğsünü, yüzünü ve (yan tarafa açılmış) kollarını Ka’be’nin duvarına yasladı. Sonra da; Resulüllah aleyhisselatu vesselam'ın böyle yaptığını gördüm dedi.”( Ebu Davud. Menasik, 55, II, 452.)
Hac ve umre ile ilgili olmayan diğer tavaflar ise şunlardır:

1. Nezir Tavafı. Tavaf etmeyi adayan kişinin, nezrini yerine getirmesi vâciptir. Bunun için zaman belirlenmişse, belirlenen zamanda, zaman tayini yapılmamışsa uygun bir zamanda adanmış olan tavaf yerine getirilir.

2. Tahiyyetü'l-mescid Tavafı. Bir mescide girildiğinde kılınması sünnet olan tahiyyetü'l-mescid yerine, Mescid-i Harâm'a her girildiğinde hürmeten ve mescidi selâmlamak için bir tavaf yapmak müstehaptır. Buna selâmlama tavafı anlamında tahiyyetü'l-mescid tavafı denir. Hac veya umre gereği yapılacak olan tavaf bunun yerini tutar.

3. Tatavvu Tavafı. Mekke'de bulunulan süre içinde hac ve umre ile ilgili olarak yapılan tavaflar dışında, fırsat buldukça yapılan nâfile tavaflardır. Diğer ibadetler gibi, başlanılmış olan nâfile bir tafavın bitirilmesi de vâcip olur. Uzak yerlerden gelmiş olan kimselerin nâfile tavaf yapmaları, Mescid-i Harâm'da nâfile namaz kılmalarından efdaldir. Hac mevsimi dışında Mekkeliler için de hüküm aynıdır.

HACCIN VACİPLERİ
Bunların terkedilmesiyle hac geçersiz (fâsid) olmaz ise de mazeretsiz terkedilmesi tahrîmen mekruhtur. Ayrıca meşrû bir mazeret olmadıkça terkedilen veya zamanında yapılmayan her vâcip için ceza gerekir.

Hanefî mezhebinde haccın aslî vâcipleri:
1- Sa‘y,
2- Müzdelife'de vakfe,
3- Şeytan taşlama,
4- Halk veya taksir
5- Vedâ tavafı.
Bunlardan sa‘y ile halk veya taksir, hem hac, hem de umrede vâciptir. Diğer üçü ise umrede yoktur.

SAY
Sa‘y sözlükte "koşmak, çaba göstermek" gibi anlamlara gelir. Hac ve umre ile ilgili bir terim olarak ise sa‘y, Kâbe'nin doğu tarafında bulunan Safâ ve Merve adlı iki tepe arasında, Safâ'dan başlanıp Merve'de tamamlanmak üzere yedi defa gidip gelmeyi ifade eder. Safâ'dan Merve'ye gidiş bir şavt ve Merve'den Safâ'ya dönüş bir şavt olur. Sa‘yin yapıldığı Safâ ile Merve arasındaki yaklaşık 350 metrelik mesafeye de "mes‘â" (sa‘y yeri) denir.

Buhârî'deki bir rivayetten anlaşıldığına göre sa‘yin aslı, Hz. İsmâil'in annesi Hâcer'in su aramak maksadıyla bu iki tepe arasında koşmasına dayanmaktadır (Buhârî, “Enbiyâ”, 9).

Sa‘y Hanefî mehebine göre hac ve umrenin vâciplerinden, diğer üç mezhebe göre ise haccın rükünlerindendir.

Sa‘yin Geçerli Olmasının Şartları :
1. Sa‘yi, ihrama girdikten yani hac veya umre yahut her ikisi için niyet ve telbiye yaptıktan sonra yapmak. İhrama girmeden önce hac veya umre menâsikinden hiçbiri yapılamaz.
Sa‘yin sahih olması için, ihrama girdikten sonra yapılması şart ise de ihramlı olarak yapılması şart değildir; belirli menâsik tamamlanıp ihramdan çıktıktan sonra da yapılabilir. Nitekim hac için ihrama giren kimse, kurban bayramının ilk günü fecr-i sâdıktan önce ihramdan çıkamayacağı için, Arafat vakfesinden önce hac sa‘yini yapmak isterse, ihramlı olarak yapar. Arafat dönüşü ziyaret tavafından sonra yaparsa, ihramsız olarak da yapabilir. Efdal ve sünnete uygun olan da budur.

Sa'yın vakti, esasen ziyaret tavafından sonra ve bayram gün­leridir. Ancak kudüm tavafından sonra da yapılabilir. Belirtilen vakit içinde yapılmadığı takdirde, Mekke'deyken sa'yedilir ve hiç­bir ceza gerekmez, memlekete dönülmüşse terkedildiği için dem gerekir; fakat istenirse yeni ihramla Mekke'ye dönülerek yapılabi­lir, bu takdirde ceza düşer.

Umre sa‘yinin ihramlı olarak yapılması vâciptir. Umre tavafının dördüncü şavtından sonra tıraş olan kişi, ihramdan çıkmış olur. Bu kişinin ihramsız olarak yapacağı umre sa‘yi sahihtir, fakat sa‘yi tamamlamadan ihramdan çıkarak vâcibi terkettiği için ceza (dem) gerekir.

2. Hac sa‘yini hac ayları başladıktan sonra yapmak. İhrama girme dışında, hacla ilgili menâsikten hiçbiri, hac ayları girmeden yapılamaz.
3. Sa‘yi muteber bir tavaftan sonra yapmak. Sa‘y tek başına müstakil bir nüsük değildir. Ancak muteber bir tavaftan sonra, ona bağlı olarak yapılabilir. Muteber tavaf, hades-i ekberle yani cünüp, aybaşı veya lohusa olarak yapılmamış olan tavaftır.

4. Şavtların çoğunu yani en az dördünü yapmış olmak. Hanefî mezhebinde, sa‘yin yedi şavtından dördü rükün, üçü vâciptir. Diğer üç mezhepte bütün şavtlar rükündür.

5. Sa‘ye Safâ'dan başlamak. Merve'den başlanırsa ilk şavt sahih olmaz.

Sa‘yin Vâcipleri :
1. Sa‘yi yürüyerek yapmak. Yürümekten âciz olan hasta, yaşlı ve sakatlar, arabaya binerler.
2. Yedi şavta tamamlamak (ilk dört şavt rükündür).

Sa‘yin Sünnetleri :
1. Tavaf bitince, tavaf namazı kılmak dışında ara vermeden sa‘ye başlamak.
2. Sa‘y yapmaya gitmeden önce Hacerülesved'i istilâm etmek.
3. Hadesten tahâret, yani sa‘yi abdestli olarak yapmak. Tavaflarını temiz olarak yaptıktan sonra âdet görmeye başlayan kadınların sa‘y yapmaları kerâhetsiz olarak câizdir.
4. Necâsetten tahâret. Bedende, ihramda ve elbisede namaza engel pislik bulunmamak.
5. Her şavt başında, Safâ ve Merve’de yükseğe çıkıp, Kâbe’ye yönelerek tekbir ve tehlil ile el açıp dua etmek.
6. Şavtları peş peşe -ara vermeden- yapmak.
7. Erkekler yeşil ışıklı sütunlar arasında "hervele" yapmak ve diğer kısımlarda ise normal yürümek. Hervele, kısa adımlarla koşarak canlı ve çalımlı yürümektir. Kadınlar hervele yapmazlar.
8. Sa‘y esnasında tekbir, tehlîl, zikir ve dua ile meşgul olmak.
9. Niyet etmek. Hanefîler'in de içinde olduğu fakihlerin çoğunluğuna göre sa‘yde niyet sünnet, Hanbelîler'e göre ise şarttır.

Sa‘yin Yapılışı :

Tavaftan sonra, Hacerülesved istilâm edilerek Safâ tepesine çıkılır. Sa‘y yapmaya niyet edilip, tekbir, tehlil, zikir ve dua okunarak Merve'ye doğru yürünür. Yeşil ışıklı sütunlar arasında "hervele" yapılır. Bu sütunlar arasında her şavtta:
"Rabbim, günahlarımızı bağışla, bize acı, kusurlarımızı affet ve bize ikram et, bildiğin günahlarımızdan vazgeç; çünkü sen bizim bilmediklerimizi de biliyorsun. Şüphe yok ki sen en aziz ve en kerîm olan Allah'sın" duası okunur. Merve'ye varınca yine Kâbe'ye yönelinerek tekbir, tehlîl söylenip dua edilir. Böylece sa‘yin ilk şavtı yapılmış olur. Aynı şekilde Safâ'dan Merve'ye dört gidiş ve Merve'den Safâ'ya üç dönüş olmak üzere yedi şavt bitince sa‘y tamamlanmış olur.

Sa‘y kendi başına -müstakil- bir nüsük değildir. Mutlaka bir tavafa bağlı olarak yapılır. Tavaf namazından sonra ara vermeden yapılması sünnet ise de, tavaftan sonra hemen yapılmayıp bir süre sonra yapılması da câizdir. Gerek hac, gerek umre için sadece birer sa‘y vardır. Sa‘yin nâfilesi yoktur. Bu sebeple her tavaftan sonra sa‘y yapılmaz. Umre sa‘yinin umre tavafından sonra fakat ihramdan çıkmadan yapılması vâciptir. Hac sa‘yinin ziyaret tavafından sonra yapılması efdal ise de, kudüm tavafından veya Arafat'a çıkmadan herhangi nâfile bir tavaftan sonra yapılması da câizdir. İfrad ve kırân haccı yapanlar, kudüm tavafından sonra hac sa‘yini yapmamışlarsa, Arafat'a çıkmadan önce diledikleri zaman, herhangi nâfile bir tavafı müteakip hac sa‘yini yapabilirler. Temettu‘ haccı yapanlardan, Arafat'a çıkmadan önce hac sa‘yini yapmak isteyenler ise, terviye günü (veya daha önce) hac için ihrama girdikten sonra yapacakları nâfile bir tavafı müteakip hac sa‘yini yapabilirler. Çünkü hac sa‘yi, hac için; umre sa‘yi de umre için ihrama girmeden önce yapılamaz.

Fotoğraflar için:
http://islamifotovideo.blogspot.com.tr/p/islamda-kutsal-daglar-foto.html


MÜZDELİFE (meşari haram) VAKFESİ

Müzdelife, Arafat ile Mina arasında, Harem sınırları içinde bir bölgedir. Mina'dan Muhassır vadisi ile ayrılır. Haccedenlerin arefe gününü bayram gününe bağlayan geceyi burada geçirmeleri sünnet, burada vakfe yapmak ise vâciptir.

Geçerli Olmasının Şartları :
1. Hac için ihramlı olmak.
2. Arafat vakfesini yapmış olmak.
3. Belirli yerde yani Müzdelife sınırları içinde yapmak. Muhassır vadisi dışında Müzdelife'nin her yerinde vakfe yapılabilir. Kuzeh dağı üzerindeki Meş‘ar-i Harâm civarında yapılması sünnettir.
4. Belirli zaman içinde yapmak.

Müzdelife Vakfesinin Zamanı :
Müzdelife vakfesinin zamanı, Hanefîler'e göre bayramın birinci günü (10 Zilhicce) tan yerinin ağarmaya başlamasından (fecr-i sâdık) güneşin doğmasına kadar olan süredir.

Mâlikîler'e göre, arefe günü akşamı güneşin batışından bayram sabahı güneşin doğuşuna kadar olan süre; Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise gecenin yarısından itibaren güneşin doğuşuna kadar geçen süredir. Gece yarısı, güneşin batışı ile güneşin doğuşu arasındaki sürenin ortasıdır.

Geceyi Müzdelife'de geçirip sabah namazını erkence kılmak, namazdan sonra telbiye, tekbir, tehlîl, zikir, dua ve istiğfar ile vakfeyi ortalık aydınlanıncaya kadar sürdürmek, ortalık iyice aydınlandıktan sonra güneş doğmadan Mina'ya hareket etmek ise bütün mezheplerde sünnettir.

Akşam ve Yatsı Namazlarının Cem‘-i Te’hir ile Kılınması :
Haccedenlerin arefe günü akşamı Müzdelife'de akşam ve yatsı namazlarını ister münferit ister cemaatle olsun, yatsı vakti içinde cem‘-i te’hir ile kılmaları, Hanefîler'e göre vâcip; Şâfiîler'e göre ise sünnettir. Bu namazlar yatsı vaktinin çıkmasından endişe edilmedikçe Arafat'ta veya yolda kılınmaz.

Cem‘-i takdîm ve cem‘-i te’hir ile kılınan namazlarda, iki farz arasında başka namaz kılınması mekruhtur. Bu sebeple akşamın sünneti ve yatsının ilk sünneti kılınmaz. Yatsının son sünnetiyle vitir kılınır. İki vaktin namazı bir tek ezan ve bir tek ikametle kılınır. Yatsı namazı için ayrıca ezan ve ikamet gerekmez.

Müzdelife'de vakfe yapıldıkan sonra, Mina'ya gidilir. Mina, Mekke ile Müzdelife arasında bir yerdir. Hanbelî ve Şafiî Mezhep­lerine göre Mina'da gecelemek vacip; Hanefî Mezhebine göre sün­nettir. Mina'da şu gibi vacipler vardır:

Hanefî ve Maliki Mezheplerine göre, Mina'da yapılacak iş­lemler konusundaki sıraya uymak vaciptir; Şafiî ve Hanbelî Mez­heplerine göre sünnettir. Önce cemrelerle ilgili işlemler yapılır; sonra kurban kesilir; daha sonra da tıraş olunur.

ŞEYTAN TAŞLAMA
Dilimizde "şeytan taşlama" denilen remy-i cimâr, haccedenlerin bayram günleri Mina'da Küçük Cemre, Orta Cemre ve Akabe Cemresi adı verilen yerlere ufacık taşlar atması demektir. Halk dilinde küçük şeytan, orta şeytan ve büyük şeytan da denilen bu taş kümelerine taş atmak haccın vâciplerindendir.
Tarihi:
Manevî cedlerimizden biri de, Allah sevgisini diğer bütün şeylerin üstünde tutan Hz. İbrahim'dir. Allah (c.c.) onu imtihandan geçirmek istedi ve ondan, artık büyümüş olan ve ilk doğan o sırada yegâne oğlu İsmail'i kurban etmesini istedi. Hz. İbrahim hiç tered­düt göstermeden bunu yerine getirmeye kalktı. Oğlu İsmail'i mü­nasip bir yere doğru götürürken şeytan kılık değiştirmiş olarak ona göründü ve bu işten saptırmak istedi. Ancak İbrahim Peygam­ber, onun gerçek yüzünü tanıdı ve taşlar atmak suretiyle kovdu. Birkaç adım sonra şeytan bu defa ayrı bir kılıkta çocuğun annesi Hacer'e göründü ve onu kandırmak istediyse de anne de ona taş atmıştı. Sonunda bir diğer kılıkta oğula görünüp bu defa onu bu iş­ten saptırmak istedi. Bu teşebbüsünden de yediği taşlardan başka bir sonuç alamadı. Bundan sonra Hz. İbrahim keskin bıçağını İs­mail'in boynuna dayadı: Bir de ne görsün; önünde can çekişip çır­pman bir koyun değil mi? Oğluysa oracıkta ayakta ve sapasağlam duruyor. Allah bir mucizeyle Cebrail'i göndermiş ve bu işe memur etmişti. Bu olaydan sonra Hz. İbrahim, Halilullah (Allah Sevgilisi) lakabını kazandı ve oğlunun diyeti olarak koyun kurban etmesi kendisine emredildi. Hz. İbrahim ve onu takip eden diğerleri, bu rüknü yerine getirdiler ve dörtbin sene sonra İslâm dini içinde de, Şeytan taşlama, Mina'da kurbanlar kesme şeklinde bu rükün de­vam etmiştir.

Hz. Peygamber Vedâ haccında bayramın ilk günü Mina'da önce Akabe Cemresi’ne yedi taş attı, sonra kurbanlarını kesti, daha sonra tıraş oldu ve aynı gün Mekke'ye gidip ziyaret tavafını yaptı ve tekrar Mina'ya döndü.

Şeytan Taşlama Zamanı :
Taş atma zamanı Hanefî ve Malikîlere göre bayramın birinci günü fecr-i sâdıktan, Şafiî ve Hanbelîlere göre ise, gece yarısından bayramın dördüncü günü güneş batıncaya kadar olan süredir. Şeytan taşlama, dört gün sürer; bayramın dördüncü günü gü­neş batınca, taşlamanın vakti de bitmiş olur. Bu zamana kadar taş­lama yapmayan mükellefler, kurban keser.

Taşlamanın Vakti Ve Sayısı :

Şeytan taşlama, dört gün sürer; bayramın dördüncü günü gü­neş batınca, taşlamanın vakti de bitmiş olur. Bu zamana kadar taş­lama yapmayan mükellefler, kurban keser. Kıran ve temettü haca yapanların kurban kesmesi vaciptir; ifrad haccı yapanlara bu kurban vacip değildir; ancak isterlerse nafile olarak kesebilirler.

Her gün şu işlemler yapılır:
a) Bayramın Birinci Günü:
Bu gün, sadece akabe cemresi taşlanır; ikinci gün fecir do­ğana kadar akabe cemresi taşlanabilir. Güneşin doğmasıyla öğle arasında taşlanması müstehap, öğleden güneş batana kadar mubah, gece ve bayramın birinci günüyle ikinci günü fecir doğması arasında mekruhtur. Bu günden önce atmakla taşlama yerine getirilmiş olmaz.

Ebu Hanife'ye göre vakit güneş batana, Ebu Yusuf’a göre ze­vale kadar sürer.

Maliki Mezhebine göre, bayramın birinci günü akabe cemre­sinin taşlama vakti, fecrin doğmasıyla başlar; zevale kadar ya­pılması mendup, geciktirilmesi mekruhtur; güneş batmazdan önce taşlama yapana dem müstehaptır.

Akabe cemresindeki taşlamanın geciktirilmesinden dolayı Malik'e göre dem; Ebu Hanife'ye göre, gece yapmayarak ertesi güne bırakınca dem gerekir; Ebu Yusuf, eş-Şeybanî ve eş-Şafifye göre, hiçbir ceza gerekmez.

b) Bayramın İkinci Günü:
İkinci günde, önce küçük, sonra orta, daha sonra da akabe cemresine yedişer taş atılır. Bu cemrelere taş atmanın vakti, öğle­yin başlar, ertesi gün fecir doğana kadar devam eder. Sevrî'ye göre, güneşin doğması esastır. Her cemreyle ilgili taşlamayı bi­tirdikten sonra yirmi dakika durmak, sonra diğerlerine geçmek sünnettir. Taşlamayı zevalden önce yapmak sahih değildir; zeval-, den güneş batana kadar taşlama yapılması sünnet, geceleyin at­mak mekruhtur.

c) Bayramın Üçüncü Günü:
Üçüncü günde, ikinci günde' yapılan işlemler aynen tekrar­lanır, her cemreye sırayla yedişer taş atılır. Bu günde müstehap olan vakit, zevalden sonrasıdır; zevalden önce taşlama yapılması, Ebu Hanife'ye göre caizdir, Ebu Yusuf ve eş-Şeybanî'ye göre caiz değildir.

Üçüncü gün taşlama bittikten sonra, Mina'dan Mekke'ye gi­dilebilir. Buna, Birinci Nefir adı verilir.
d) Bayramın Dördüncü Günü:
Bayramın dördüncü günü fecir doğana kadar Mina'yı terketmeyenler, dördüncü günde de ikinci ve üçüncü gündeki gibi cemreleri taşlamaları vacip olur. Bu güne ait taşlamayı, fecir doğduktan sonra, fakat zevalden önce yapmak Ebu Hanife'ye göre ca­izken, Ebu Yusuf ve eş-Şeybanî'ye göre caiz değildir.Dördüncü günü Mina'da kalanlar, cemreleri taşladıktan sonra Mina'dan Mekke'ye dönerler. Bu dönüşe de İkinci Nefir de­nir.

Taşlama Yerleri :

Mina'ya gelinince, Cemre denen yerlerde şeytan taşlanır. Sözlükte cemre, “teyemmüm edilecek taş, toprak parçası veya taş yığını” manasına gelir. Hac işlemlerinden birinin yapıldığı yer olarak cemre, “kurban bayramı günlerinde Mina'da bulunan taş kümelerine Müzdelife'den toplanan yedi küçük taşın atıldığı yer” demektir.






Mina'da üç tane cemre vardır:


1) Akabe cemresi (Cemretu'l-Akabe),


2) Orta cemre (el-Cemretu'l-Vusta),


3) Küçük cemre (el-Cemretu's-Suğra veya el-Cemretu'l-Ula).










Şeytan Taşlamanın Yapılışı :






Cemre mahalline varmadan önce Müzdelife'de veya yolda yeteri kadar taş toplanıp hazırlanır. Taşların Müzdelife'den veya belirli bir yerden toplanması gerekmez, her yerden alınabilir. Sadece cemre mahallinde başkaları tarafından atılmış taşları alıp atmak mekruhtur. Taşları atmak için cemrelere yeteri kadar yaklaşılır. Atılacak taş, baş ve şahadet parmaklarının uçları ile tutulup "Bismillâhi Allahüekber, rağmen li'ş-şeytân ve hizbih" denilerek atılır. Atılan taş yerine ulaşmaz veya uzağa düşerse, onun yerine başkası atılır. Akabe Cemresi’ne taşlar Mekke sağa, Mina sola alınarak atılır. Diğer iki cemreye istenilen her yönden taş atılabilir.










Sahih Olma Şartları:


a) Fırlatarak Atmak:


Şeytan taşlamada, taşlan fırlatarak atmak şarttır. Hastalık sebebiyle taş' atamayacak olan mükelef için başkası taşlama yapa­bilir. Fakat bu kimsenin kendisi için taşlama yapmış olması gere­kir.






b) Taş ve Toprak Cinsi Olması;


Atılacak taşların, taş ve toprak cinsinden olması gerekir.






c) Her Cemreye Yedi Taş Atmak:


Taşlamanın sahih olma şartlarından birisi de, her cemreye yedi taş atılmasıdır.





d) Cemreye veya Yakınına Düşürmek:


Atılan taşlar, cemrenin kendisine veya çok yakınına düşmelidir.










Sünnetleri :


a) Şeytan taşlayanla cemre arasında 3.5 metre kadar uzaklı­ğın bulunması,


b) Taşları aralıksız ve birbiri ardına atmak,


c) Önce küçük, sonra orta, daha sonra da akabe cemresini taş­lamak,


d) Her cemre arasında bir müddet durmak,


e) Her taşı atarken Bismillahî Allahu Ekber demek.














TIRAŞLA İLGİLİ VACİPLER (Halk Ve Taksir):






Hükmü Ve Delili :


Hacıların ihramdan çıkmaları için -kurban gerekmiyorsa- şeytan taşlamadan sonra tıraş olması (halk) veya saçlarım kı­saltması (taksir), Hanefî Mezhebine göre vaciptir; eş-Şafiî'ye göre vacip değildir, ona göre hacda taşlama, umrede sa'y ile ihramdan çıkılır.






Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise bu vecîbenin bayramın ilk üç gününde yapılması vâcip değil, sünnettir Geciktirilmesi mekruh ise de ceza gerekmez. Ancak tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmış olmaz ve ihram yasakları devam eder.






Kadınlar saçlarını yalnız uçlarından biraz keserler; saçları olmayanlar, başlarının üstünde tıraş aletini gezdirir.






Halkta, efdal olan miktar, bütün başı tıraş etmektir; başın en az dörtte birinin tıraş edilmesi gerekir, daha azı caiz değildir; taks­irde ise miktar, parmak ucu olarak takdir edilir.






Halk ve taksirin vacip olduğunun delili: “And olsun ki Allah, Peygam­berin rüyasının gerçek olduğunu tasdik eder. Ey İnananlar! Siz, Allah dilerse, güven içinde, başlarınızı tıraş etmiş veya saçlarınızı kısaltmış olarak, korkmadan Mescid-i Haram'a gireceksiniz.” âyetidir.[el-Feth: /27]










Zamanı Ve Yeri:


Hanefî Mezhebine göre, ihramdan çıkabilmek için, bay­ram günlerinde ve Harem bölgesinde tıraş olmak vaciptir. Bu gün­lerde tıraş olmadıkça ihramdan çıkılmaz; Harem bölgesi dışında tıraş olunursa kurban kesmek gerekir.










Tıraş Olmanın Sonuçları:






Tıraş olan kimse artık ihramdan çıkmış olur. Tıraş olarak ihramdan çıkmaya Tahallul, herhangi bir işlemin ihramdan çı­kışı sağlamasına Tahlil, bu işlemi yapan Muhallil adı verilir. Tı­raş olup ihramdan çıkma iki devrede olur:






A. Birinci Tahallul:


Tıraş olarak ihramdan çıkan kimseye, Hanefî Mezhebine göre birleşme dışında ihramın bütün yasakları serbest olur. Buna, Birinci Tahallul denir. Malik'e göre, kokulu maddeler de helal ol­maz; el-Leys b. es-Sa'd'a göre, kadın ve av helal olmaz






B. İkinci Tahallul:


Tıraştan sonra, Ka'be'ye giderek veda tavafı yapılır; böylece cinsî birleşme de hacıya artık helal olur. Buna İkinci Tahallul denmektedir.






Şu halde tıraşla, ilgili üç vacip vardır:


1) Tıraş olmak veya saçları kısaltmak,


2) Tıraşı bayram günlerinde yapmak,


3) Tıraşı Harem bölgesi içinde yapmak.










Tıraş ile Diğer Menâsik Arasında Tertip :






Ebû Hanîfe'ye göre, Akabe cemresini taşlama ,kurban kesme ve traş olma da Hz. Peygamber'in yaptığı sıralamaya uymak vâciptir. Aksi halde ceza (dem) gerekir.






Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed ile diğer üç mezhebe göre sıralamaya riayet sünnettir. Uyulmaması mekruh ise de ceza gerekmez.










VEDÂ TAVAFI





Vedâ tavafı Mekkeli olmayan ve Mekkeli hükmünde sayılmayan, uzak bölgelerden gelmiş hacıların Mekke'den ayrılmadan yapmaları gereken en son tavaftır. Buna sader tavafı da denir. Sader ayrılma demektir.






Vâcip Olmasının Şartları :


1. Haccetmiş olmak.


2. Hacceden kişinin Âfâki olması.


3. Kadınlar, Mekke'den ayrıldıkları esnada aybaşı veya loğusalık halinde olmamak.










Vakti ve Sıhhat Şartı :


Vedâ tavafı ziyaret tavafından sonra yapılır. Mekke'den ayrılıp mîkat dışına çıkılmadıkça vakti sona ermiş olmaz. Vedâ tavafını yapmadan Mekke'den ayrılan kişi henüz mîkat sınırları dışına çıkmamışsa, ihramsız olarak Mekke'ye dönüp vedâ tavafını yapması vâciptir. Mîkat dışına çıkılmışsa dönmek vâcip değildir ve artık ceza gerekir.


















HACCIN SÜNNETLERİ










a) Kudüm Tavafı


Kudüm, "geliş ve varış" anlamındadır. Buna göre kudüm tavafı, Mekke'ye geliş tavafı demektir. İfrad veya kırân haccı yapan Âfâkiler için sünnet olup Arafat vakfesine kadarki süre içinde eda edilir. Mekke'ye varınca geciktirilmeden yapılması müstehaptır. Haccın sa‘yi bu tavaftan sonra yapılacaksa tavafta "ıztıbâ‘" ve "remel" yapılır. Aksi halde yapılmaz. Âfâki olmayanların, yani haccetseler bile Harem ve Hîl bölgeleri halkının, temettu‘ haccı veya sadece umre yapanların, ifrad haccı yaptıkları halde Mekke'ye uğramadan doğrudan Arafat'a çıkanların ve özel halleri sebebiyle Arafat vakfesinden önce kudüm tavafı yapamamış olan kadınların kudüm tavafı yapmaları gerekmez.






b) Hac Hutbeleri


Hacla ilgili olarak üç hutbe vardır. Birinci hutbe Zilhiccenin 7. günü Mekke'de, Harem-i şerif'te öğle namazından önce okunur. İkinci hutbe, arefe günü Arafat'ta Nemîre Mescidi’nde zevalden sonra cem‘-i takdîm ile kılınan öğle ve ikindi namazlarından önce, cuma hutbesinde olduğu gibi, arada oturularak iki hutbe halinde okunur. Üçüncü hutbe ise, bayramın 2. günü öğle namazından önce Mina'da Mescid-i Hayf'ta irad edilir.










c) Arefe Gecesini Mina'da Geçirmek


Zilhiccenin 8. terviye günü güneş doğduktan sonra Mekke'den Mina'ya gitmek ve o günkü öğle namazından ertesi günkü sabah namazı dahil, beş vakit namazı Mina'da kılıp geceyi de Mina'da geçirmek ve arefe günü sabahı güneş doğduktan sonra buradan Arafat'a hareket etmek sünnettir. Günümüzde kalabalık sebebiyle genellikle doğrudan Arafat'a çıkılmakta ve bu sünnet -düzeni ve emniyeti koruma zaruretinden dolayı- terkedilmektedir.






d) Bayram Gecesini Müzdelife'de Geçirmek


Arefe günü güneş battıktan sonra Arafat'tan Müzdelife'ye intikal edip geceyi burada geçirmek ve sabah namazını kıldıktan ve ortalık aydınlandıktan sonra buradan Mina'ya hareket etmek sünnettir.






Bayram Günlerinde Mina'da Kalmak


"Eyyâm-ı nahr" ve "eyyâm-ı Mina" denilen Zilhiccenin 10, 11 ve 12. günlerinde Mina'da kalmak ve orada gecelemek, Hanefîler'e göre sünnet, diğer üç mezhepte ise vâciptir.










f) Muhassab'da Bir Süre Dinlenmek


Hac sonunda Mina'dan dönüşte, Mekke girişinde, Cennetü'l-muallâ civarında, Muhassab denilen vadide bir süre dinlenmek (tahsîb), Hanefîler'e göre sünnet-i kifâye, diğer mezheplerde ise müstehaptır. Bu vadi günümüzde Mekke'nin içinde kaldığından artık bu sünnet yapılamamaktadır.














UMRE






Ziyaret belirli zamanda ve Arafat vakfesiyle birlikte olursa "hac"; belirli bir zamana bağlı olmayarak vakfesiz yapılırsa "umre" adını alır. Hac ve umreyi birbirinden ayırmak için hacca, "hacc-ı ekber" (büyük hac), umreye "hacc-ı asgar" da (küçük hac) denir.






Umrenin faziletiyle ilgili olarak Resûl-i Ekrem "Umre, daha sonraki umreye kadar, ikisi arasında işlenen günahlar için kefârettir. Allah katında makbul haccın karşılığı ise ancak cennettir" (Buhârî, “Umre”, 1; Müslim, “Hac”, 437) ve "Hac ve umreyi birbirine ekleyin (peş peşe birlikte yapınız); çünkü bunlar körüğün demir, altın ve gümüşteki kiri, pası gidermesi gibi, yoksulluğu ve günahları giderir. Makbul bir haccın karşılığı ancak cennettir" (Tirmizî, “Hac”, 2: Nesâî, “Hac”, 6) buyurmuştur.






Umre, ihrama girerek tavaf ve sa‘y yaptıktan sonra tıraş olup ihramdan çıkmaktan ibarettir. Hanefî ve Mâlikîler'e göre müslümanın ömründe bir defa umre yapması müekked sünnettir. Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise farzdır.










Umrenin Farz ve Vâcipleri :


Hanefîler'e göre, umrenin farzları ihram ve tavaf olmak üzere ikidir. Bunlardan ihram şart, tavaf ise rükündür. Şâfiî ve Hanbelîler'e göre bu dört nüsük yani ihram, tavaf, sa‘y ve tıraş birer rükündür. Mâlikî mezhebinde ise, ilk üçü rükün, tıraş ise vâciptir. Bu nüsüklerle ilgili hükümler ve umre için ihrama girme yerleri daha önce açıklanmıştır.










Umrenin Zamanı :


Umre için belirli bir zaman yoktur, her zaman yapılabilir. Ramazanda yapılması mendup ve daha faziletlidir. Ancak Hanefî mezhebinde "teşrîk günleri" denilen yılda beş gün yani arefe günü sabahından bayramın 4. günü güneş batıncaya kadarki süre içinde umre yapmak, tahrîmen mekruhtur. Diğer üç mezhepte, haccetmeyen kişilerin teşrîk günleri dahil her zaman umre yapmaları, kerâhetsiz câiz görülmüştür. Haccedenler ise, Mâlikîler'e göre bayramın 4. günü güneş batıncaya kadar, Şâfiîler'e göre ise vedâ tavafı dışında haccın bütün menâsiki tamamlanmadıkça umre yapamazlar.










Umrenin Yapılışı :


Bulunulan yere göre mîkat sınırında veya Harem bölgesi dışında usulüne göre ihrama girilir. Harem-i şerif'e gelince: "Allahım, senin rızânı kazanmak için umre tavafını yapmak istiyorum. Onu bana kolay eyle ve kabul buyur!" diye niyet edilerek umre tavafı yapılır. Tavaf namazı kıldıktan sonra, "Allahım, senin rızânı kazanmak için umrenin sa‘yini yapmak istiyorum. Bana kolaylık ver ve onu benden kabul eyle!" diye niyet edilip Safâ ile Merve arasında umrenin sa‘yi yapılır. Sa‘y tamamlandıktan sonra, uygun bir yerde saçlar dipten tıraş edilir veya kısaltılır. Böylece umre tamamlanmış ve ihramdan da çıkılmış olur.


















İHRAM YASAKLARIYLA İLGİLİ KUSUR VE CEZALAR






Hac esnasında ihram yasaklarına uymamak, vaciplerden birini terk etmek, ya da ertelemek veya Harem Bölgesinde yapılmaması gereken bazı fiilleri yapmak gibi kusur ve eksiklikler, bir takım cezaları gerektirir. Bu cezalar, haccın kaza edilmesi, deve veya sığır (bedene) kesilmesi; koyun veya keçi (dem) kesilmesi; sadaka, bedel ödeme ve oruç tutmaktır. Şimdi bu cezaları gerektiren kusur ve eksiklikleri, tutum ve davranışları kısaca belirtelim.






Haccın bozulmasına yol açan kusur :


Hac için ihrama girdikten sonra henüz Arafat Vakfesi yapmadan cinsel ilişkide bulunmak haccın bozulmasına yol açar. Bu duruma düşen kimsenin, bozulan bu haccını yarım bırakmayıp tamamlaması, bunun yerine, gelecek yıllarda bu haccını kaza etmesi ve işlediği bu fiilden dolayı da bir koyun veya keçi (dem) kurban etmesi gerekir.






Umre için ihrama girdikten sonra, umre tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunan kimsenin de aynı şekilde umresi bozulmuş olur. Bu kimsenin, bozulan bu umreyi bırakmayıp tamamlaması, daha sonra bunu kaza etmesi ve işlediği suçtan dolayı da yine bir koyun veya keçi (dem) kesmesi gerekir.










Deve veya sığır (bedene) kesmeyi gerektiren kusur :


Arafat Vakfesinden sonra, fakat henüz tıraş olup ihramdan çıkmadan (ilk tehallülden) önce cinsel ilişkide bulunan kimsenin, ceza olarak bir deve ya da sığır (bedene) kesmesi gerekir.






Ziyaret tavafını cünüp olarak yapan kimsenin, ceza olarak bir deve ya da sığır kesmesi gerekir. Cünüp olarak yapılan tavaf (hangi tavaf olursa olsun) abdestli olarak yeniden yapılırsa ceza düşer. Cünüp olarak yapılan tavafın abdestli olarak yeniden yapılması vaciptir.










Koyun veya keçi (dem) kesmeyi gerektiren kusurlar :


İhramlı iken Arafat Vakfesinden sonra tıraş olup henüz Ziyaret Tavafını yapmadan cinsel ilişkide bulunan, eşini şehvetle öpmek, okşamak gibi cinsel ilişkiye yol açan davranışlarda bulunan;


Saçın veya sakalın dörtte birini ya da başka bir uzvun tamamını tıraş eden;


Bir defada, aynı anda ve aynı yerde bütün tırnakları veya bir elin ya da bir ayağın tırnaklarının tamamını kesen;


Elbise olarak dikilmiş giysileri on iki saat boyunca veya daha fazla giyen;


Başı ve yüzü örten;


Ayakkabı giyen;


Bir defa da, aynı anda ve aynı yerde en az bir uzvun tamamına koku, yağ, jöle ve biryantin süren;


Kına yakan, saç ve sakal boyayan;


Mikat sınırını ihramsız geçen;


Sa’yi terk eden ya da hiçbir mazeret yokken sa’yi yürüyerek yapmayan;


Müzdelife vakfesini özürsüz olarak terk eden;


Şeytan’a hiç taş atmayan veya bir günde atılması gereken taşların yarıdan fazlasını süresi içinde atmayan;


Farz ve vacip tavaflarda setr-i avrete uymayan;


Ziyaret veya Umre tavafının son üç şavtını ya da sadece birini yapmayan;


Veda tavafı yapmayan;


Ziyaret ve Umre tavafını abdestsiz; Umre, Veda ve Kudüm tavaflarını cünüp halde yapan;


Arefe günü Arafat’tan güneş batmadan önce ayrılan; kimsenin ceza olarak bir koyun ya da bir keçi (dem) kesmesi gerekir.














Fıtır sadakası kadar sadaka vermeyi gerektiren kusurlar :


İhramlı bir kimsenin 12 saatten daha az bir süre herhangi bir giysi ve ayakkabı giymesi, başı örtmesi;


Saç ve sakalın dörtte birinden az kısmını tıraş etmesi;


Bir elin veya bir ayağın tırnaklarının bir kısmını ya da ayrı ayrı yer ve zamanlarda tamamını kesmesi;


İhramlı ya da ihramsız birini tıraş etmesi;


Kudüm veya Veda tavafının abdestsiz halde yapılması;


Veda tavafı ile Sa’yin son üç şavtının yapılmaması ya da eksik yapılması ve bu şavtların mazeret yokken yürüyerek yapılmaması;


Şeytan taşlamada, bir günde atılması gereken taşların yarıdan çoğu atıldıktan sonra geriye kalanların atılmaması, ya da eksik atılması;gibi eksikliklerden dolayı fıtır sadakası miktarı kadar sadaka vermek gerekir.






İhramdan çıkma aşamasına gelmiş olan ihramlıların başkalarını tıraş etmelerinden dolayı herhangi bir şey gerekmez.










Bedel ödemeyi gerektiren kusurlar :


İhramlı halde Harem Bölgesinde karada yaşayan av hayvanlarını avlayan, yaralayan, onların tüylerini koparan, yumurtalarını kıran, avlayanlara yardımcı olan;





Kendiliğinden biten her türlü ağaç, bitki ve otların kesilmesi ya da koparılması, ihramlı olsun veya olmasın herkese haramdır. Bu sebeple Harem Bölgesinin ağaç ve bitkilerini kesip koparan, av hayvanına zarar veren kimse ceza olarak bedel öder. Bedel, kıymeti takdir edilerek tesbit edilir. Bunların bedeli takdir edilerek fakirlere verilir.










Özür sebebiyle ihram yasaklarına uymamak :


Hastalık, kaza geçirme ve benzeri elde olmayan sebeplerle ihram yasaklarına uyamayan kimse, ceza ödeme konusunda muhayyerdir. Bu durumda olan kişi:






- İstediği yer ve zamanda peş peşe veya aralıklı olarak üç gün oruç tutar.


- Veya altı yoksula fıtır sadakası miktarı sadaka verir.


- Yahut Harem Bölgesinde istediği zaman bir koyun ya da keçi (dem) keser.



KISACA TEMETTÜ HACCININ YAPILIŞI







Mikâttan önce:

1- Tırnaklar kesilir.

2- Koltuk altı ve kasık temizlenir.

3- Gusledilir olmazsa abdest alınır.

4- Erkek, ihramla örtünür.(Kadın elbisesini çıkarmaz)

5- Baş açık ve ayaklar çıplak olur.




Mikât sınırında:

İhramın sünneti olarak iki rekat nafile namaz kılınır. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlas suresini okumak iyidir. Yalnız umre için niyet ve telbiye yapılır. Böylece ihrama girilmiş olunur.




İhramdan sonra:

İhramdan çıkıncaya kadar ihramlıya yasak olan işlerden sakınılır. Tekbir, tehlil, salevat-ı şerife ve telbiye söylenerek yola devam edilir.




Mekke-i mükerremede:

1- Gusledip veya abdest alıp telbiye söylenerek Harem-i şerif’e gidilir. Beytullah görülünce üç defa tekbir ve tehlîl getirilip dua edilir. Farz namaz kılınmıyorsa hemen tavafa başlanır, “kudum tavafı” yapılır. Bu sünnettir.




2- Tavaftan sonra iki rekat tavaf namazı kılınır. Birinci rekatta Kâfirun, ikinci rekatta İhlas suresini okumak iyidir.

3- Zemzem içilir, üstüne, başına dökmek iyi olur.

4- Safâ ile Merve arasında umre’nin sa’yi yapılır. Sonra saçın en az dörtte biri veya tamamı kesilir yahut kısaltılır.




Böylece ihramdan çıkılmış olur.İhramsız olarak Mekke’de kalınır. İstenildiği kadar “nafile tavaf” yapılabilir.Umre yapılmış ve ilk kısım bitmiş olur.İhram yasakları biter.







Terviye günü [8 zilhicce]

Terviye günü hac için niyet ve telbiye yaparak yeniden ihrama girilir. İhram yasakları yeniden başlar.Sabah namazı mümkün olursa Mekke’de kılınıp Minâ’ya çıkılır.( İsteyen 8. günden daha erken ihrama girip haccın sayını vakfeden önce yapabileceği gibi, ziyaret tavafından sonra da yapılabilir). Arefe günü sabah namazını müteakip Arafata hareket edilir.




Terviye günü öğle namazından arefe günü sabah namazına kadarki beş vakit namazı Mina'da kılmak ve geceyi orada geçirip güneş doğduktan sonra Arafat'a hareket etmek sünnettir.




Arefe günü [9 zilhicce]

1- Her fırsatta telbiye, tesbih, tekbir, tehlil ve salevat okunur. [Hacılar, kendilerine, ana-baba ve bütün müslümanlara dua ederler.]

2- Öğle ve ikindi namazları, öğle vaktinde cem-i takdim ile kılınır.

3- Öğleden sonra vakfe yapılır.

4- Güneş batmadan Arafat’tan ayrılmamalı. Güneş battıktan sonra, akşam namazı kılınmadan Müzdelifeye hareket edilir.

5- Akşam ve yatsı namazları Müzdelife’de yatsı vaktinde cem-i tehirile kılınır. Gece Müzdelife’de kalınır. Şeytan taşlamalarında kullanılacak taşlar toplanır.




Bayramın birinci günü [10 zilhicce]

Sabah namazı kılınınca, Müzdelife’de “Meş’aril haram’a gidilip orada vakfe yapılır. Ortalık ağarıp güneş doğmadan Minâ’ya hareket edilir.




Minâ’da çadıra yerleştikten sonra:

1- Akâbe cemresine [büyük şeytana] 7 taş atılır.

2- Vacip olan şükür kurbanı kesilir. Kurbanlık hayvan bulunmaması veya alınamaması sebebiyle kesemiyeceği söz konusu olursa, Zilhiccenin dokuzuna kadar 3 gün ve bayramdan sonra 7 gün daha oruç tutması lazım olur. Hepsi 10 gün olur. Bu kalan 7 gün orucu, memleketine döndüğünde de tutabilir.

3- Saçlar tamamen kesilir veya kısaltılır. Böylece ihramdan çıkılmış olur.




Bayramın 2, 3 ve 4. günleri

1- Bayramın ilk günü yapılmamışsa, ziyaret tavafı yapılır. [Ziyaret tavafını bayramın birinci günü yapmak daha faziletlidir.] Daha önce yapılmamışsa haccın sa’yi yapılır. Bunlar üçüncü günü güneş batıncaya kadar yapılmalıdır. Yapılmamışsa vacibi zamanında yapmadığı için ceza gerekir.

2- Küçük, orta ve Akâbe Cemrelerine [üç şeytana] her gün yedişer taş atılır.




Minâ’dan dönünce:

Veda Tavafı yapılır. Beytullaha karşı durup zemzem içilir. Yüz ve baş yıkanır. Sonra imkan bulunursa Kâbe-i şerifin yüksek eşiği öpülür.




İki rekât tavaf namazı kılmalı. (İster farz veya vacip, ister sünnet veya nafile olsun, her tavaftan sonra iki rekât tavaf namazı kılmalı. Tavaf bittiğinde kerahat vakti ise tavaf namazı kerahat vakti çıktıktan sonra kılınmalı.)














HACDA KADINLARA HAS DURUMLAR






Hz. Aişe’den rivayet edilmiştir:


“Ben adetli olduğum bir halde Mekke’ye geldim. Kabe’yi tavaf etmedim, Safa İle Merve arasında da sa’y etmedim. Bu durumu Peygamberimize ilettim. O şöyle buyurdu: “Diğer hacılar ne yapıyorlarsa sen de aynısını yap. Fakat temizleninceye kadar Kabe’yi tavaf etme!” (Buhari, Hacc, 81; Müslim, Hacc, 120; Ahmed b. Hanbel, 6/39, 219, 273)






“Hayızlı ve nifaslı kadınlar boy abdesti alır, ihrama girer ve Beytullahı tavaf dışında haccın bütün menasikini ifa ederler.” (Tirmizi, Hac, 98; Ebu Davud, Menasik, 9; Ahmed b. Hanbel, 1/364)






Hac sırasında âdet dönemi başlayan kadınlar ne yapmalı?





Kadınlar bu dönemde iken ihrama niyet edebilir, Arafat’ta vakfeye durabilir, şeytan taşlayabilir. Tavaf yapıp yapmayacağı tartışmalı bir konu. Klasik fıkha göre tavaf yapamazlar.





Adetli iken bu tavafı yaparsa kefaret olarak bir kurban keser. Yine ibadetini tamamlamış olur. Âdetli iken farz olan ziyaret tavafından başka tavaf yapmak için hareme giremez.






Kadına ait on iki durum vardır ve şunlardır:


1. Zağferan ve yalancı safran ile boyanmış olmamak şartı ile ihramlı iken dikişli elbise giyebilir.


2. Ayakkabı (Hanefi mezhebine göre ayakkabı ve eldiven) giyebilir.


3. Başını örtmesi gereklidir.


4. Telbiye getirirken sesini yükseltmez.


5. Tavaf anında remel yapmaz.


6. Sa’y yaparken iki yeşil direk arasında ızdıba yapmaz ve koşmaz.


7. Saçlarını tıraş etmeyip sadece kısaltır.


8. Erkekler olduğunda Hacer-i Esved’i öpmeyip sadece uzaktan eli ile selamlar.


9. Hayızlı ise veda tavafını yapmadığında ceza gerekmez.


10. Hayız veya nifas sebebi ile Kurban bayramı günlerinde ziyaret tavafını tehir ederse ceza gerekmez.


11. Tavafı, Harem’in üst katlarından veya en kenar bölgesinden yapar.


12. Rahmet dağının yakınında durmaz. Bu son iki madde erkeklere karışmasını önlemek içindir.










Ebû Hureyre (ra) şöyle demiştir: "Emîr olmadığı halde emîr, bir topluluk ile birlikte bulunan ve farz tavaftan önce hayız olan kadındır. O topluluk o kadın için temizlenip tavaf yapıncaya kadar bekler."






Uygulamaya yönelik olarak tercih edilmesi gereken görüş, organizasyonların gerekli tedbirleri alarak, temizlenip farz tavafı yapana kadar hayızlı hanımların refakatçileri ile beraber Mekke-i Mükerreme'de kalmalarını sağlamaları ve sonuçta onların da gönül huzuruyla tavaflarını yapıp öyle ayrılmaları doğrultusundaki görüştür.






Fakat kalmalarının mümkün olmadığı veya kaldıkları takdirde önemli sıkıntılarla ve zararlar ile karşılaşacakları durumlarda, Hanefî mezhebinin ve İbn Teymiyye'nin görüşünden hareketle ve zaruret prensiplerini işleterek, bu durumdaki hanımların tavaflarını yapmaları ve ellerinde olmayan bu mazeret sebebiyle de kendilerine bedene gerekmemesi yolunda fetvalar verilmektedir.