Her ümmet için Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine (Allah'ın) adını ansınlar diye bir mabed yapmışızdır. ..HAC:34
Biz, büyükbaş hayvanları da sizin için Allah'ın (dininin) işaretlerinden (kurban) kıldık. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerine dururken üzerlerine Allah'ın ismini anınız (ve kurban ediniz). Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık (canı çıktığında) onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz, şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik. -HACC 36
Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı büyük tanıyasınız. İyilik edenleri müjdele.-HACC 37
O halde Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. - KEVSER 2
Onlara Âdem'in iki oğluyla ilgili haberi hakkıyle oku. Hani her ikisi birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, diğerinden kabul edilmemişti. -MAİDE 27
KURBAN
Kur’an’da Hz. Âdem’in iki oğlunun Allah’a kurban takdim
ettiklerinden söz edilir (el-Mâide 5/27); bir başka âyette de ilâhî dinlerin
hepsinde kurban hükmünün konulduğuna işaret edilir (el-Hac 22/34).
Anlamı
Müminler her kurban kesiminde Hz. İbrâhim ile oğlu İsmâil’in
Cenâb-ı Hakk’ın buyruğuna mutlak itaat konusunda verdikleri başarılı sınavın
hâtırasını tazelemiş ve kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduğunu
simgesel davranışla göstermiş olmaktadır.
Dinen aranan şartları taşıyan kimselerin kurban kesmeleri
Hanefî mezhebinde ağırlıklı görüşe ve bazı müctehid imamlara göre vâcip,
fakihlerin çoğunluğuna göre müekked sünnettir.
Hanefîler, Kur’an’da Hz. Peygamber’e hitaben “Rabbin için
namaz kıl, kurban kes” (el-Kevser 108/2) buyrulmasının ümmeti de kapsadığı ve
gereklilik bildirdiği görüşündedir. Ayrıca Hz. Peygamber’in birçok hadisinde
hali vakti yerinde olanların kurban kesmesi emredilmiş veya tavsiye edilmiş,
hatta “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın”
(İbn Mâce, “Edâhî”, 2; Müsned, II, 321), “Ey insanlar, her sene, her ev halkına
kurban kesmek vâciptir” (Tirmizî, “Edâhî”, 18; İbn Mâce, “Edâhî”, 2) gibi
ifadelerle bu gereklilik önemle vurgulanmıştır.
Öte yandan kurban kesmeyi Hz. Peygamber hiç terk etmemiştir.
Bu ve benzeri delillerden hareket eden fakihler gerekli şartları taşıyanların
kurban bayramında kurban kesmesini vâcip görürler. Sünnet olduğunu ileri
sürenler ise, Kur’an’da bu konuda açık bir emrin bulunmayışından, Hz.
Peygamber’in devamlı yapmış olmasının kurbanın sünnet olmasıyla da açıklanabileceği
noktasından hareket ederler.
Kurban çeşitleri :
Kurban bayramında kesilen kurban, adak kurbanı, akîka
kurbanı, kıran ve temettü haccı yapanların kestikleri ve hedy adı verilen
kurban, hacda yasakların ihlâli halinde gereken ceza ve kefâret kurbanı.
Kurban kesmekle
yükümlü olabilmenin şartları :
1. Müslüman olmak.
2. Akıllı ve bulûğa ermiş olmak.
3. Mukim olmak, yani yolcu olmamak.
4. Belirli bir malî güce sahip bulunmak.
Hanefî mezhebine göre, kurban kesmeyi vâcip kılan
zenginliğin ölçüsü, zekâtta ve fıtır sadakasında aranan zenginlik ölçüsüyle
aynı olup kişinin borçları ve aslî ihtiyaçları dışında 20 miskal (85 gr.)
altına, ya da buna denk bir paraya veya mala sahip olmasıdır. Bu miktar bir
mala sahip olan kimsenin kurban kesme imkânına sahip olduğu düşünülmüştür.
Kurbanlık Hayvan ve
Kesimi ve Şartları :
1. Dinen kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvan
türleri şunlardır: Koyun, keçi, sığır, manda ve deve. Dolayısıyla ancak bu
hayvanlardan (veya türdeşleri) kurban kesilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve
kuşu, ceylan gibi hayvanların kurban olarak kesilmesi geçerli değildir.
Koyun ve keçi sadece bir kişi için; deve, sığır ve manda ise
yedi kişiyi aşmamak üzere ortaklaşa kurban olarak kesilebilir.
2. Koyun ve keçi cinsinden hayvanlar bir yaşını doldurduktan
sonra kurban edilebilir. Hanefîler de dahil fakihlerin çoğunluğu, koyunun
semizlik ve gösteriş olarak bir yaşındakilerle aynı olması halinde altı ayını
tamamladıktan sonra da kurban olabileceği görüşündedir.
Sığır ve manda cinsinden hayvanlar iki yaşını, deve ise beş
yaşını tamamladıktan sonra kurban olarak kesilebilirler.
3. Kesilecek hayvanın kurban olmaya engel bir kusurunun
bulunmaması gerekir. Kurban edilecek hayvanın sağlıklı, düzgün, âzaları tamam,
besili olması hem ibadetin gaye ve mahiyetine hem de sağlık kurallarına uygun
düşer. Kötürüm derecesinde hasta, zayıf ve düşkün, bazı âzaları eksik meselâ
bir veya iki gözü kör, kulakları ve boynuzları kökünden kesilmiş, dili kesik,
dişlerinin tamamı veya çoğu dökülmüş, kuyruğu ve memesi kesik hayvanlar kurban
olmaz. Ancak hayvanın doğuştan boynuzsuz, şaşı, topal ve deli, biraz hasta, bir
kulağı delinmiş veya yırtılmış olmasında kurban açısından bir sakınca yoktur.
Koyunun daha semiz ve lezzetli olması maksadıyla doğduğunda kuyruğunun kısmen
veya tamamen kesilmesi kusur sayılmaz.
4. Kurbanın sahih olabilmesi için belirlenmiş vakit içinde
kesilmesi gerekir. Kurban, kurban bayramının ilk üç günü yani zilhicce ayının
10, 11 ve 12. günleri, bayram namazının kılınmasından, 3. günün akşamına
kadarki süre zarfında kesilebilir. Şâfiî mezhebine ve bazı fakihlere göre bu
süre, bayramın 4. günü akşamına kadardır.
Bayram namazı kılınmayan yerlerde sabah namazı vaktinden
itibaren kesilebilir. Kurbanın bayramın 1. günü kesilmesi daha faziletli
görülmüş, kesimin gündüz yapılması tavsiye edilmiştir. Geceleyin kurban kesmeyi
câiz görmeyenler veya mekruh görenler, aydınlatma imkânının yetersizliğinin yol
açacağı muhtemel tehlike, hata ve zorlukları göz önünde bulundurmuş olmalıdır.
Bu sakıncalar yoksa, gece de kurban kesilebilir.
5. Kurbanın ibadet niyetiyle kesilmesi şarttır. Kur’an’da,
kesilen kurbanlık hayvanların et ve kanlarının değil bu kesimi yapan Müslümanın
niyet, takvâ ve bağlılığının Allah’a ulaşacağı bildirilmiştir (el-Hac 22/37).
Esasen kurbanı diğer hayvan kesimlerinden ayıran da budur. Niyette aslolan
kalbin niyetidir, dil ile açıkça söylenmesi gerekmez. Kurbanda niyetin bu önemi
sebebiyledir ki, Hanefî mezhebinde ortaklaşa kesilen kurbana bütün ortakların
ibadet niyeti ile katılmaları şarttır. Ortaklardan birinin sadece et elde etme
niyetiyle iştiraki diğerlerinin kurbanını geçersiz kılar. Şâfiî ve Hanbelî
mezheplerine göre ise böyle bir ortaklık, kurban ibadetine zarar vermez.
Bir kimse tek başına kesmek üzere aldığı büyük baş hayvana,
sonradan altı kişiye kadar ortak kabul edebilir.
Kurbanlık niyetiyle alınan hayvan kesilmeden önce ölürse,
zengin kimsenin tekrar kurbanlık satın alması gerekir, fakir için gerekmez.
Kesimden önce kurbanlık kaybolur, sahibi ikinci defa kurbanlık alır da sonra
birinci hayvan bulunursa, zengin de fakir de bunlardan sadece birini, tercihen
daha iyi olanını keser. Fakirin ikisini de kesmesi gerektiği görüşü fetvada
tercih edilmeyen zayıf bir görüş olup fakirin kesmesinin adak hükmünü alacağı
noktasından hareketle söylenmiştir.
Mükellefler yanlışlıkla birbirlerinin hayvanlarını kesseler,
her kesilen kurban, sahibinin kurbanı olmak üzere sahih olur. Etler
dağıtılmamışsa değişim yaparlar, değilse helâlleşir ve bir fark da talep
etmezler.